Pazartesi, Şubat 28, 2011

Çiçeğimden Öz Topluyorum...

Kitap okuyoruz, sıkıldığı an da kapatıp dittiiiii diyor:)
çorbasını yemek istemiyor, dittiiii diyor:)

ben de her anne gibi bayılıyorum söyleyişine, dolayısıyla defalarca soruyorum:

- bitti mi Defne?
- dittiiiii....

dittiii dediyse bitmiştir her neyse yaptığımız! düşünmeden edemiyorum ben de sıkıldığım her neyse bitttiiii deyip bitirebilsem ne güzel olurdu diye:) yaptığımız onca sıkıcı işi yarıda kesip 'bittiiii' desem ve bitse!

aslında tam olmasa da biraz bunu yapıyorum diyeceğim ama yok kendimi kandırıyorum. aslolan 'düşüncede' de bitmesi değil mi? mesela ben, istemediğim herneyse bırakıyorum ama sonraya kalıyor ya da düşüncede beni kemirip duruyor! olmaz öyle, Defne gibi yapabilmem lazım:)

mesela elinde ki herhangi birşey istemiyorsa bir bırakışı var görmeniz lazım!
aniden, pat diye! kendinden emin, umursamaz... bu bana, kendime gereksiz yere yük ettiğim düşüncelerimi farkettiriyor. sanki; üzen-yoran düşüncen her neyse bırak işte, diyor gizli bir mesajla, pat diye at gitsin. nesini düşünüyorsun daha bak üzülüyorsun işte... işte bi benzetmeyle olmuyor tabi, düşünmek zorunda kalıyoruz bir çok şeyi, neleri neleri...

ama aslında olay bu kadar basit,
istemiyorsan bırak.
düşünme ve kendini yorma.
bırak!

.
Farkediyorum işte...



Perşembe, Şubat 24, 2011

bi çay ikram etmezsen tabi ikna edemezsin beni:)

Karıştım kalabalığa bugün... ama ne kalabalık, trafik desen var Kadıköyün o curcunası desen var, koşuşturan ekibe karışıp kaybolmak desen var...

Hava soğukken bi huysuzluk çöküyor üstüme. bi asabi bi gerginim sormayın, ayaklarım üşümüş burnumun ucu ısınmıyor bir türlü, ince ince de yağıyor durmadan... yok ama şimdi 'ammada abartıyor ' dersiniz ama demeyin hiç,  demiştim daha öncede huysuz sevimsiz oluyorum böyle havalarda!
ama canım insan bi çay ikram eder di mi, çan çan konuşuyorsun didikliyorsun sadece,  bi çay yahu.  belki de bu yüzden sevmedim:)

görüşme güzeldi ben güzeldim... ama benim de sevmem önemli di mi? sevmedim. Haftasonu izlediğim 'Aşk Tesadüfleri Sever'  gibiydi, o kadar ağır gidiyordu ki sonunda fenalık geçirebilirdim... :))

*

koşa koşa geldim sıcacık evime, 'sempatik güzelimle' kudurduk bol bol...
aramız pek iyi maşallah
 ama hiç şımarmıyorum çünkü henüz o mertebeye erişemedim.:)
 önemli durumlarda istenmiyorum hala!
ben oyun oynayayım Ona yetiyor!

olsun, buna da şükür! kaçamak öpebiliyorum hiç olmazsa...




Salı, Şubat 22, 2011

Başlıksız

önemli sayılabilecek bi görüşmem var yarın,  kalabalığa karışacağım...
 o güzel semte gidiyorum...
(her nekadar 'beyoğlu' nun üstüne gül koklamasam da buranın da deniz kokusu var:)

yarın bi de haberler iyi olursa; clementine ile en yakın zamanda 'deniz yıldızında' ya da 'fasıl'da bi  bira içeriz, laflarız, dedikodu yaparız, epey oldu zaten konuşacak neler neler var, kıkırdarız... güzel olmaz mı? süper olur!
(ya 'deniz atı' ismi daha güzeldi di mi ama)


*
ama haberlerin nasıl olacağından daha çok deniz kokusunu içime çekip çekip sevgilime seveceği hediyeler almak var aklımda... onu mutlu edecek hediyeler! 'aa ne güzelmiş' desin diye sırf! bu ara her zamankinden daha çok özlüyorum onu, sesi daha bi tatlı geliyor telefonda... ki sevmiyorum telefonu! hep sessizde köşelerde bırakırım genelde. ama elimde bu ara... gözümün önünde. telefon!

*
hafta sonu 'aşk tesadüfleri sever' filmine gittim. sevmedim hiç. belki de beklentimi fazla yüksek tutmuştum.  belki de 'tek' izlemiş olmaktan yorulmuşumdur.
neyse, siz bakmayın bana gidin gene de, siz seversiniz belki...      







Cuma, Şubat 18, 2011

İyiydik Biz Kuzucuk Ya Değişmesin Huyun Suyun...

Aman ben hasta olayım da o olmasın! 
O hasta olmasın da huyu da değişmesin!
Aman diyeyim...

*
Dur bakalım daha kaç günüm kaldı bu işkencenin sonlanmasına...

*
Düşündüm acaba doru bir kelimemi ama evet gayet doğru! tam bir 'işkence';

sürekli bağırıyor... kesinlikle bişey yemiyor... hani su bile içmiyor... alt değiştirme zaten kabusumdu şimdi hastalığıyla o da tam oldu...
 hergün düzenli içtiği vitaminleri sorun etmeyen çocuk ilaçları reddediyor ki tadına baktım ki hiç acı değil...  beni hiçç istemiyor, ille de annanesi! zaten annane diye ağlıyor! ateşi çıkınca veya uyumak isteyince falan benden yardım kabul etmiyor...
ama ne ağlama tam bir kriz!
ben son bir ümit çaresizce 'peki meme ister misin' diye soruyorum hani sakinleşsin diye ama gene reddediliyorum:((

aman sen bilirsin deyip uyuyorum
hiç olmazsa ben iyileşeyim diyorum  (bu durumda annane bir türlü iyileşemiyor:)

... diyorum da gene de merak ediyorum
neyin nesi bu böyle?
bu böyle daha sürer mi?

Pazartesi, Şubat 14, 2011

Aman Grip Çabuk Git!



Bu hafta sonu durmadık yerimizde hiç... hem gezindik hem yorduk kendimizi epey, e biraz hakettik bu sümüklü halleri... güneşi de görünce dayanamadık her fırsatta park keyfi yaptık, daha doğrusu Defnece yaptı...

çok seviyor; basamakları bir iniyor çıkıyor, hiçç bıkmadan hemde...
hatta her basamak çıkışında kendince sayıyor:) benim gelemeyeceğimi düşündüğü yerlere kaçıyor:) etrafında akranlarının olmasından ise müthiş mutluluk duyuyor...
öyle zamanlarda onu izlemeyi çok seviyorum, her seferinde merak ediyorum ne yapacağını nasıl iletişim kuracağını... henüz birlikte oyun oynamış değil ama yaklaşımı konusunda temkinli, iyi gözlemci ve sevgi dolu olduğunu söyleyebilirim:)

mesela kuzeni geldi bugün, yine aynıydı, güleryüzlü sıcak ama kendi halinde biraz uzak...

aslında arkadaş aradığını da biliyorum ama o da haklı öyle hemencecik nasıl kaynaşsın di mi ama, daha çok küçücük:) çocuk tam alışacak kuzeni ya da tanıştığı arkadaşı gidiyor kayboluyor...

sonra çocukken tarifsiz bir keyif aldığım o lunaparklara attık kendimizi... ve evet baktım ki  hala aynı keyfi alıyorum:) hatta mini gondolda sallanırken düşünmedim değil' gerçekten Defne için mi bindim ben' diye! en son sevgilimle üniversitedeyken Bostancıda ki lunaparka gitmiştik, çok eğlendiğimizi hatırlıyorum...


                          sonuç: bunca gezmeye üç kuşak evde burnumuzu çekiyoruz!
aa pardon 4 kuşak!  benim anneannemde bizde:)

*

bi de siyah saçımı sevdiremedim kimseye...:(

siyah ojeleri seviyorum diye içimin kararmadığına da ikna edemiyorum!



Çarşamba, Şubat 09, 2011

yüksek sesle düşünüyorum...

bir tuhafım bu ara...
kendimle saçımla başımla uğraşıp duruyorum...

harekete geçmem gerek ufak ufak, ve ben bu harekete baştan başlıyorum:)

*

benim sıkılgan yapıma uyumadı bu sarı saçlar, habire ilgi istiyor...
yok hiç bana göre değil. sıkıldım.
*
şimdi saçlarımı kısacık kestirip simsiyaha boyayasım var...


                              
'bir tutam saç gidince işler yoluna mı girer...'diye mırıldanıyorum sonra:)

kimdi o kız, aslı mıydı o şarkıyı söyleyen?

*

                                 bi de bu kırmızı pabuçlardan da istiyorum:) 
                                           
                                            aslında bi bakınayım betaya...



Pazar, Şubat 06, 2011

çok çabuk gel gene emi?

Alışmak bu oluyor sanırım, bunalım takılmıyorum, kendimi üzmüyorum:)
Birlikte yaptıklarımızı düşünmek yapacaklarımızın hayalini kurmak planlamak enerjimi almıyor aksine güç veriyor bana!

Düşünüyorum şimdi, fotoğraflara bakıyorum ... Ada kaçamağı yaptık, sonra yollara düştük hemde uzuuun yollara! sonra evimizi taşıdık, yepyeni cici evimize... hayaller kurduk, neler alalım evimize, neler yapalım...

bu uzun yolculukların en sevdiğim yanı sevgiliyle yapılan sohbettir herzaman! hele ki tatil yolculuğuysa bu of süper, az çıkarmadık tadını, saatlerce konuş, uyuklayana kadar... herşeyden her telden, ama söylemem gerek sohbete rağmen bu sefer pek bi yordu beni yol, belki Ece Defneyi özlememden, acelemizden... bilemiyorum ama yaşlı kadınlar gibiydim 'ay yok yol beni yoruyor' diye diye kemirdim sevdiceğimi...
hani kapris yapacak kadar zamanı bile buldum onca işin içinde:)

dolu dolu geçti zamanımız, düşününce ammada çok şey yapmışız diyorum...
ama en tatlısı üçümüzün olduğu zamanlardı, çok tatlıydı ama! evin içinde oyun oynadık kudurduk, hatta ev işlerine alışık olmadığmdan  sinir küpü bile oldum bi ara! ben okadar özlemişimki bir arada olmayı müşterek geçirdiğimiz her an özel geliyor bana. sinir küpü anlarımı bile buna bağlayıp sevimlileştirebilirim yani:)
dip dibe, bir arada, çekirdek çekirdek...

güle güle gitsin güle güle gelsin canımız, herşeyimiz...
ama çokçabuk gelsin ki renklenelim gene!