Cumartesi, Eylül 24, 2011

Çok Teşekkür, En İçteninden...

 Herşey hazır diyebilmem mümkün değildi...
Müzik olmadan ne güzel olur ki? olmaz, bunu geçen sene gördüm zaten:P
şimdi ise
Müziğimiz de tamam oldu!
hem de hızır gibi
en keyifli şarkılarla dolu...
nasıl mutlu oldum bilemezsiniz
.
Zaten sanaldan gerçeğe dönmenin ta kendisiydi telefon konuşmamız...
 sanki hep tanıdığım bir arkadaşımdı
ama ben telefonda da söyledim
aslolan düşünmek...
Hem herkes için geçerli değil midir bu?
incelikler değil mi ki hep mutlu eden...
Sibel'in bu ince yaklaşımı da yetti bana!

ben artık ömrüm boyunca unutmam
benimle artık bu hikaye:)

Cuma, Eylül 23, 2011

kitaptan zihnime kazınan cümle: Ego ile Yapacağınız Hiçbir Savaşı Kazanamazsınız!

Sabah o kitabı okumasaydım da  inceden inceye istediğim şey  ' olur muydu' acaba?

İster kitabın bana düşündürdükleri,
ister o düşündüklerimin hissettirdikleri,
ister frekansımın değeri.... 
sebeb ne olursa olsun  'oldu' işte:)

Zaten hep içten içe biliyordum, inanıyordum olacağına ama  denizotobüsünde o kitabın sayfalarını çevirdikçe içimin taşması ile istediğim şeyin 'bugün' olması biraz şaşkınlık biraz hayranlık yaratmakla kalmadı biraz da güç verdi.

evet Yaz aşkı Deniz'in tavsiyesiyle aldım kitabı ve gördüm nasıl da torpilli olduğumu:)) Sabah toplantı için Bakırköy'e giderken başladım okumaya kitabı. İçim bi doldu bi taştı! Bi sürü şey düşündürdü, hissettirdi çünkü! ya da farkettirdi mi demeliydim... sonra toplantı dönüşünde de o pek istediğim şey OLDU:)) Süper ama di mi!!!

(evde tek başına filminde ki o replik geldi aklıma;
çocuk annesine kavuşmayı dilerken annesi gelir, çocuk da  - bu kadar çabuk istememiştim, der:) hatırladığım böyle bişeydi)

 ve daha önceden de evrenin bana ne torpiller geçtiğini farkettim. Aykut Oğut bilseydi kesin alırdı kitabına! öyle diyeyim...

Salı, Eylül 20, 2011

İki gün izin hayallerimde ki kadar da güzel değilmiş...

Okulların açılmasına en çok sevinen olarak başı çekiyordum, çünkü bu sayede iki gün izin kullandım:) başka niye olacak? ama bu hafta için geçerli mağlesef. Sonra gene haftanın en kötü günü olan pazartesiler benim!

Doğal olarak  kendimden beklentim iyi bir performansla verimli saatler geçirmekti  Ececikle... olamadı niyeyse...oldu da ben kendimi beğenmedim. İçim o kadar karanlıktı ki ondan tabi!


Off çok canım sıkkın! benzer yazıları defalarca okuyoruz biliyorum, daha dikkatli olmaya çalışıyoruz filan ama genede oluyor işte!  Cumartesi gecesi  yarım saat süren bir ağlama krizi! ve hafif tuhaflıklar! Pazar günü de sanırım bunun etkisiyle yaptığı  mızmızlıklar... ve sonuçta benim sıkılmam, yorulmam... vazgeçmedim tabi yapacağımız her neyse... yaptık, çıktık dışarı ama evin bahçesinde olsak daha çok eğlenirdi eminim.

Pazartesi de Ece Defneyle ilgisi olmayan  ufacık birşeyden kendimce sonuçlar çıkarıp, kimsenin üzemeyeceği kadar kendimi üzdüm. Tabi Ececiğe de numaradan bile gülücük saçamadım. Dürüstüm ya! ya var ya nefret ediyorum bu huyumdan. Üstüne üstlük bi de şımarıklık yapıyor diye kızdım! Manyak mıyım neyim? Unut işte, eğlen kızınla. Çocuğun tüm derdi beni normale çevirmekti oysa, biliyorum bi de! Ama yok beceremiyorum sakin kalmayı. Gerginliği sezen her çocuk gibi Ece Defne de mızmızlanma hakkını dibine kadar kullandı...

İmrendiğim tek anne tipi sabırlı olan! öyle isterim ki sabırlı ve sakın olmayı, duygularımı kontrol edebilmeyi...
'' İçinden ona kadar say''  ve '' Derin nefes al''  dışında var mı öneriniz? Siz ne yapıyorsunuz? Bi ben değilim di mi?

Pazar, Eylül 18, 2011

Pollyanna'dan Mektup :)

İyi mi desem acı mı desemmm ne desem bilemiyorum hiç:)

Güzel olan, Bahçeşehir ile  hepbirlikte toplaşıp İstanbul Kongre Merkezindeydik.  Yıllardır emek verilen bu güzel çalışmanın tanıtımı için.  Belgeseli oldukça merak etmekle birlikte aklım başka yerdeydi hep. Hemen yan tarafta (harbiye açıkhava) başlayacak olan Şebnem Ferah konserine kaçma planları yapıp yapıp durdum.

Hata bendeydi aslında, azıcık başımı kaldırıp baksaydım gündemde ne var ne yok diye haberim olurdu konserden! Ona göre yapardım planımı. Gerçi çıkışta konser kalabalığına karışıp bizim ekibe el sallayabilirdim, nasılsa karaborsaya düşmüş biletler için bağıranlar yeterince ikna ediciydi!  gayet rahat ve sürpriz bi kararla U dönüşü yapardım da ben...
 Ama olmadı işte,  sırf arabamı Harbiye'ye epey uzak olan işyerimin önünde bıraktığım için, konser çıkışı sefillik olmasın diye... Gece gece üç ayrı semtte mekik dokuyabilecek kadar sabırlı değilim ki!  Ne gıcık bi duru di mi?  Oldu işte, hayat!:)

Halbuki şu an bunları yazacağıma konserde şarkılarımı dinleyip mırıldanıyor,  kendime terapi yapıyor olabilirdim!

arabama binip eve doğru giderken çok uzunn zamandır hiç dinlemediğim bi şarkı da bana da teselli oldu!
basit ama teselli işte
Hiç olmayadabilirdi:)


SEVGİLER,  POLLYANNA

Salı, Eylül 13, 2011

Renk de var çocuk da...

Kendimi bi güzel kaptırdım tatlımın doğumgünü partisine! Araştırıyorum soruyorum  ne istiyorum diye düşünüyorum, hep oturduğum yerden... düşün düşün... 


Abartıyı sevmem, incik cıncık sevmem sıkılırım, onu boşver, bu çok gereksiz...


E ne seversin çakıltaşcım sen?


Yok o kadar da değil var sevdiğim şeyler, çocukların içine bi an neşe dolduracak  renk  olsun bi de bol çocuk... 
Pasta mı?  o renklerin içinde zaten! puding de bi  renk  neticede... süsler de  rengarenk  zaten...  e bitmiş benim hazırlığım gördüğünüz gibi. Maşallah rahatım ben ya,  başlasam mı partiye ne?:)


Çakıltaşcım sen bi de müziği ayarla! Müzik! 
.


Cumartesi, Eylül 10, 2011

Birikmiş Mimlerime tek tek cevap...

Mimlerim epey birikti; seviyorum da bu paslaşmayı. Blog arkadaşlarıma da çokk teşekkür ediyorum! Ama yoğunluk yüzünden düşünüp de yazamadım ne zamandır... 


* En son sevgili blogdaşım huzursuz ruhum sormuş bana da; ' Sadece bir gün için, karşı cinsin bedenine girseydiniz ama ruhunuz ve beyniniz aynı kalsaydı ne yapardınız? diye...

'' fırsat bu fırsat trafikte sinirimi bozan tüm erkek şöförlerden alırdım intikamımı:) artık taciz mi, sıkıştırma mı, el kol hareketimi, artislik mi... ne denk gelirse! '' 
başka da bişey istemezdim seviyorum kadın olmayı:)


*  Huzursuz ruhum bir de hangi şirin olduğumu sormuştu bana: 
'' Ben sanırım en yakın Hayalci şirine benziyorum! Hayalperest sayılırım, ama napıyım hayal ettikçe oluyor hep! valla bak...


*  ve son olarak  sevgili Sitare Blogger N lerini seçerken beni de 'en çocuklu hallerini anlatan' bloglardan seçmiş! Tüm diğer bloglar gibi beni de hatırlamasına sevindiğimi belirterek ben de seçeyim bloglarımı bakayım:)
Benim için; 
En güncel blogger:     huzursuz ruhum, yaz aşkı, bahar ve kızısı yağmur, pamuk prens tibet
En "özgün" blogger:  defneyle yaşamak, mavilimon
En çok düşündüren blogger: deli anne
En çok keyiflendiren blogger: cafe nohut, yolun neresindeyim, pino,  hamarat diva, pastacı rapunzel
En çocuklu hallerini anlatan  blogger: yaz aşkı, bahar ve kızısı yağmur, kayralı günler, furkan mert'le hayat, pamuk prens
En " arayı uzatıp özlenen" blogger: klavyemden dökülenler 


tek tek link veremeyeceğim, özür:(


Çarşamba, Eylül 07, 2011

Bahçe Delisi Ben:)

23 !
23üncü ay,  içindeyiz işte on altı gün oldu... iki yaşını dolduracak diye kıpır kıpırım.
Sanırsın ki birdenbire 2 yaşında olacak!
Sanki 'o an' için atıyor kalbim.
Büyüyor işte yanıbaşında, peki bu neyin heyecanı ki? bilmiyorum...

2 yaşının nasıl bişey olduğunu  Ece Defne'den bağımsız düşündüm. Başka bi 2 yaşında ki çocuk görüntüsünü  mesela... kocaman geldi gözüme. 2 yani. Yol katetmiş baya...
Dönüp kızıma bakınca da ' daha yeni çıktı bebeklikten be ' dedim kendime,  'saçmalama'... 
Hangisi 'gerçek görüntü' sorusuna ise yanıtım 'ikisi de' olur benim. Ki karışık mevzudur:) Ama ikisi de gerçektir işte! Kendi kendine konuşan felsefecilerdenim ben evet, konuştum durdum bi sürü...
.

Doğum günü partisi geçen sene de oldu elbette ama nasıl oldu diye merak edip bloğumda ararsanız bulamazsınız. Kaçamak ufak kayıtlar halinde bahsetmişimdir belki, o kadar. Detaylar ise ne yazılar da ne fotoğraflarda yoktur:) çünkü ne istemediysem olmuştu! O kadarda özen göstermiştim,  1. yaş günü parti diye ama  sonuç benim için hayalkırıklığı oldu diyebilirim.
Ama  çok da haksızlık etmeden basitçe istediğim biçimde olmadı diyelim. Çünkü sevgilimin yanımızda olması, Eminönüne birlikte süs püs almaya gitmemiz, heyecanımız... elbette çok güzeldi...

Çok istediğimse  bahçe partisi olmasıydı... ve tabi hep olduğu gibi korktuğum başıma gelmişti ve yağmur yağmıştı...

Bu yıl;  partiyi biraz erkene alarak bu meseleyi çözmeyi planlıyorum!:) Şans dileyin olur mu? dökülmesin gene yağmurlar...
.

Şimdi görüntü kısmına bağlayacak olursam; Defne benim gözümde bebek olmaya devam etsin hatta hiç büyümesin ama ben gene de silkelenip realist bi tavır takınarak parti için hazırlıklara başlayayım artık:))

Pazartesi, Eylül 05, 2011

Keşif Bahçesi


Biz de gittik... ve pek tabi bayıldık! Neresi olduğu ilk kareden belli zaten ama gene de tık tık... Koşturduk gülüştük, itişip kakıştık...   Bol bol fotoğraf çekerek terapi de yaptık... Ama en güzeli yorulduk:) Çünkü sonrasın da bi güzel uyuduk ki değmeyin keyfimize:)


Havalar soğumadan 'nereye gitse ki' diyorsanız, pikniği de seviyorsanız
tereddüt etmeyin, siz de gidin bence...


Perşembe, Eylül 01, 2011

Bi at kuyruğu da ne yakışır ama kızlara...


Daha çok keyif yapıp dinlendik dün ve bugün. Büyüklerimizi ilk gün ziyaret ettik ya, bitti;)

Şimdi kalan badem şekerlerini bir bir yerken of diyorum yarın gene erken kalkacağım, iş var. İnsan nasıl da alışıyor hemencecik rahata...
.
Nasıl ama saçları toplu tontinim:) işte tam tamına at kuyruğu yapınca kız çocuğu oluyor! diğer hallerde daha çok muzur, afacan, cingöz...vs.  at kuyruğu yapınca saçını, hah diyorum şimdi oldu
.
İş için hazırlık yapmam gerek şimdi, işe gitmek çok iyi de keşke istediğimiz saatte gitsek:) tercih döneminde olduğu gibi!  neyse tontini uyurken bitsin de bademlerim, hazırlanırım...
muckss ;)

 

Bayramımız Bonusluydu Bizim...

Biz bu bayram büyüklerimizi ziyaret için gene ennn sevdiğimiz deniz yolculuğumuzu yaptık.
Bu da bayramın 'bonusu' oldu bize...

Ama asıl bonus, sürpriz müziğin ta kendisiymiş... 
                                Nereye gitsem müzik vardı bu sefer... 
                                Daha bi keyifliydi sanki bu bayram...
                                Ya da asıl müzik içimdeydi;)