Pazartesi, Nisan 23, 2012

Güneşli Pazartesilere Devam...


23 Nisana yakışır biçimde 'şen' başladı günümüz  deniz kokusu, manzarası, çocuk eğlenceleri... İlk defa gittiğimiz yeri çok sevdik...

Sıcacık bir günde kahvaltı yapmayı özlemişim... (ben aslında kahvaltıyı özlemişim:)  Genellikle 23 nisanlar hep yağmurlu geçtiği için bugününün sıcağı tatlı süpriz kıvamındaydı!
  İçimden hep geçen ''sevgiliyle de gelelim bura çok güzelmiş' oldu bugün...  Zaten o kadar özledim ki sevgilimi kafamda hep birarada olma  planları dönüyor bu sıralar ...
Şu sıralar büyük taşlar önemini koruyor yani;)

 Sonrasında bostancıya gitmek gibi bir hata yaptık (trafiğinden sebeb) ama hiç bahsetmek bile istemiyorum,  Marintürk gayet iyiydi:) 




Salı, Nisan 17, 2012

Güneşli Pazartesiler


güzel bir gündü gerçekten... haftada altı gün çalıştığım ve gündüzleri tontinimi özlediğim  düşünülecek olursa böylesi bir gün ödülüm kabul edilebilir... gün ışığından faydalanıp fotoğraf da çektim bol bol..... 

ve fotoğraflara bakınca  anladım ki;

* acilen diyete başlamam lazım... yüzüm ay parçası gibi olmuş... 
irade gösterebileceğimden emin olmayarak epey endişeliyim... .. korktum ya..... abarttığımı düşünmüyorsunuz değil mi?

* ve anladım ki,  iyi ki kızım var

* ve  anladım ki fotoğraflarımız eksik

* ve hatırladım ki ne kadar kıkırdayarak izlemiştim Güneşli Pazartesileri...
  İzlemiş miydiniz siz de?






 














Salı, Nisan 10, 2012

Seviyorum...


Şu sıralar en çok evin içinde fırtına gibi koşmasını seviyorum! 

Bir odadan  diğerine koşarken bulunduğum noktadan görünen o ani görüntüsü... Hani böyle uçuş uçuş oluyor sanki ya da kelebek gibi... Kikirdemelerle karışık!

İzin günümde öğlen uyumamasını:) doğru okudunuz! uyuMamasını... 
Evet yorucu oluyor haliyle, hele ki uyku iyice başına vurunca pek fena oluyor ama birlikte vakit geçirmek için uykuya direnmesi kendimi daha da özel hissettiriyor sanırım...  ben de deli miyim nedir?

Gene izin günümde Defnenin beni gördüğü an ki mutluluğunu... Kendimi günün süprizi gibi hissetmeyi... Seviyorum

Parkta bindiği oyuncak otobüsün direksiyonuna geçip 'ben babama gidiyorum' demesini de seviyorum beni burksa da... Zira ben bu burkulmalara  iyiden iyiye alıştım bu sene:) Sanırım asıl sevdiğim iç dünyası,  kendiliğinden,   arkadaşına ''ben babamla ata binmeye gidicem' demesi mesela...

Sevilmeyecek gibi değil ki...


















Cumartesi, Nisan 07, 2012

Bu Tahammül Taksiden İnince de Sürse ya...

Bu sabahın nasıl başladığına bakacak olursam ne şu anki huzuruma ne de hava daki güneşe anlam verebilirdim...


Berbat bir sabahtı, baş ağrısıyla uyandım... mide bulantısını hafife aldım...
Evden çıktığımda  ''aslında evden hiç çıkmamalıydım'' dediğimi hatırlıyorum acı bir gülümsemeyle...   Tüm gayretimle gene de işe gittim,  'yok yok bişeyler yediğimde düzelirim ben' inancımla...
E düzelmedi tabi, aynen geri döndüm evime...

Peki bu git-gel  neye yaradı?  Taksiciler hakkında ki fikrim değişti:)
Şimdi geçen hafta arabam beni yolda bırakmıştı, bir haftadır keşmekeş bir halde trafik mağdurlarını oynuyordum anlayacağınız:P
Neyse işte bu nedenle, hasta olduğumdan  sabah taksiyle gidip gene taksiyle döndüm eve...
O kadar hastaydım yani:)

Taksicilerin tüm iyi niyetli ve şaşırtıcı ısrarlarına rağmen doktora gitmedim... Yani öyle böyle değil, annem bile hiç bu kadar ısrar etmemişti doktor da doktor diye... (dertleri taksimetre de olamazdı yolüzerindeki bir hastane sözkonusu)
tüm bu ısrarlar beni hayretler içinde bıraktı... hatta bir ara ''ölüyor olabilir miyim acaba?'' bile dedim:P
kadın şöförlere  tahammülsüzlükleriyle andığım taksicilere bakışımı değiştirdi
iyi oldu iyi:)

***


Başka neye yaradı? tabi ki Defneciğe...
Biraz uyuyup daha iyi hissettim gerçekten...  sonra güzel havanın tadını çıkardık... bahçe  keyfi yaptık, boyalarımızı dergimizi ve meyvelerimizi alıp....

***

Bu ayın yirmisi civarında  sevenler kavuşuyor! Gelse de bahçe keyfimize katılsa...

Ben, kendime  ciciler almaya Defne de babasına resimler yapmaya başladı bile:)