Pazartesi, Kasım 29, 2010

SEVİYORUM BEN MİMLERİ!:)

sevgili blogdaşım minimalist MİMlemiş beni, uzun zamandır hiç anket yapmamış biri olarak pek bi keyif aldım diyebilirim:))



1-En sevdiğiniz kelime: sevgilimin bana cümle arasında öylesine 'güzelim' demesi; direkt çocuklaşırım

2-Nefret ettiğiniz kelime: 'illaki' ıyy gıcık oldum gene...

3-Ne sizi heyecanlandırır: tatile gitmek!

4-Heyecanınızı ne öldürür: mesela yeni aldığım birşeyi değiştirmek zorunda kalmak, tüm hevesim kaçar

5-En sevdiğiniz ses: Defne'nin sesi, konuşma çabaları...

6-Nefret ettiğiniz ses: saat alarmı!

7-Hangi mesleği yapmak istemezsiniz: gürültülü ortamda olan hiç bir işi istemezdim.

8-Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz: kılını kıpırdatmaya üşenen bir tip için abes olsa da iyi bir sporcu olmak isterdim:))

9-Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz? ya kendim ya da doğal ortamında yaşayan bir vahşi bir hayvan olmak isterdim

10-Nerede yaşamak isterdiniz: Kaş!

11-En önemli kusurunuz: dengesizlik

12-Size en fazla keyif veren kötü huyunuz: Şımarıklık

13-Kahramanınız kim: sevgilim!

14-En çok kullandığınız kötü kelime: direksiyondayken ne yazıkki birçok kötü kelime!..

15-Şu anki ruh haliniz: düne göre daha huzurlu

16-Hayat felsefenizi hangi slogan özetler:tek bir slogan diyemem ama Sartre'da gizli tüm bakış açım ve Şebnem Ferahın HER şarkısında gizli iç dünyam...

17-Mutluluk rüyanız: Uçmak!
yamaç paraşütü ile uçma çabalarımı sevgilim engelledi hep(rüzgar ters dönerse bana bişi olmasın diye;)
şimdilerde uçanbalonla gökyüzünde gezinmek var aklımda. Kapadokyaya gitmeyi bunun için istiyorum sanırım.

18-Sizce mutsuzluğun tanımı: istemediğin biçimde yaşamak zorunda olmak

19-Nasıl ölmek isterdiniz: uyurken...
aslında big fish filminde ki adamın ölürken herkesle vedalaşması da güzeldi ama fazla duygusaldı en iyisi uyurken sessizce ölmek...

20-Öldüğün zaman cennete giderseniz Allah’ın size ne söylemesini istersiniz?
korkacak bişi yok, yeni bir serüven başlıyor...

ben de bu MİMi canım klavyemden dökülenler'e ve Hande'ye paslıyorum...

Pazartesi, Kasım 22, 2010

...

yani az önce bunalım bunalım yazıp, döktüm içimi. enter dedim sonra. yazımın üzerinde ki 22 Kasımı gördüm, yüzüm güldü hemencecik. sahi ya! 22 Kasım...

sevgili olmaya başladığımız, hatta evlenelim deyip imza attığımız tarih... keşke şimdi yanımda olsaydı da balıkçı lokantasında rakı içseydik...öyle kutlasaydık!





not: ikizler burcu için 'bir anı bir anına uymaz' dedikleri işte bu oluyor;)
not: kaç yıl oldu saymayacağım.

Kendime Geçmiyor ki Sözüm...

BAZEN çok kızıyorum kendime. Hatta Sıkça oluyor bu. Diyorum ki kendi kendime bu kadar takma be, es geç... es! yani ne var ki bunda, sanıyorum birçok insan yapabiliyor bunu zaten, e ben de yapabilirim heralde diyorum. ııh olmuyor.

birşeye üzüldüm mü tamamdır, bitmiştir o gün... bu surat bi ekşiyor bi ekşiyor... Of çok kızıyorum kendime!hiç sevmiyorum bu hallerimi.
Bu konuda çok uğraştım, disipline etmeye çalıştım kendimi, ama yok yaşım otuz oldu hala benimle bu pis huy.
hani şu da güzel olurdu:
'ya düşünme şimdi sen bunu başka zamana ertele, şimdinin tadını kaçırma'

.

morelimi bozan o bir dolu meseleyle yüzyüze gelene kadar 'üstüne' gidene kadar o kurtçuk kemirir de kemirir aklımın bir köşesini...adım gibi biliyorum.

yarın of günüm diye bu akşam çok kıymetliydi benim için ama ben astım yüzümü oturuyorum. Topu topu bir günlük iznim var o da böyle sefil olacaksa?

gidip bi kaç sayfa okuyayım bari... hem belki yarın sabah iyi başlarım güne. BELKİ.

Cumartesi, Kasım 20, 2010

NE GÜZELDİK İŞTE BİTMESEYDİ YA BAYRAM...

                             
Bu bayramdan aklımda kalacak olan kızımın sosyalliği

ve

 bundan müthiş bir keyif alması olacak...


kuzeniyle, arkadaşlarıyla...



Rüyanın paylaşımcılığı da unutulacak gibi değildi zaten:)
 Çok tatlıydı; bıdı bıdı 'gel Defne yanıma otuy' deyişi...


                 
                                  o kadar seviniyorum ki birlikte oynadıkça akranlarıyla...
                                                     bu çok başka birşeymiş!


                                        zaten Ece Defne de çok başka bir mutlu oluyor...
                                                     belli ediyordu yeterince:))

                               büyüklerimizi de ziyaret ettik elbette... şeker, çikolata...
                                            (Defne tabi ki yemedi!), ohh mis gibi.!

                                                                      *

                               hiç unuturmuyuz, bayram da babamızı da çokkkk özledik
                                                                     ve
                                 Ona da badi badi yürüyüşümüzü kaydedip postaladık!!!
                                   izlerken öyle keyif alacak ki, öyle güzel hazırladım:)


          *

                         Bayram bitmeseydi keşke diyeceğim ama nafile, yarın oldu bile!
                      uyumam gerek, çok çalışacağım...



                          Geçmiş Bayramınız Kutlu Olsun efendim ve iyi haftasonları olsun size...
(bana değil size:))


Perşembe, Kasım 18, 2010

Hu Huuuu.....

Yahu nerelerdeyim ben...??? ne kadar çok olmuş yazmayalı... Görünüşe bakılırsa yazmaktan vazgeçtim  sanır insan... ama değil işte.
önce notebookumla didiştim başedemedim ve dedim ki artık biraz da yetkili servis uğraşsın seninle zira ben daha fazla uğraşamayacağım... ancak gelin görün ki teknik sorunun hallolduğuna sevinemiyorum bir türlü  çünkü içindeki tümmmm ama tümmmm fotoğraflar uçtu gitti. Bi empati yapmayı deneyin, evet evet çok sinir bozucu işte? Ece Defne'nin doğduğu andan itibaren tüm detay fotoları, sevgilimle tatillerimiz gezilerimiz, hamile göbeğim....

Hala gerçek olamaz yaa diyorum kendi kendime... Adam telefonun ucunda,  hastasını kurtaramayan bir doktor edasıyla 'eee... ne yaptıysak kurtaramadık resimleri' dediğinde karnıma tekme yemiş gibi hissettmiştim. ve karnım ağrıdı basbayağı... Evet cihaz mis gibi olmuş artık  ısınmıyor, kitlenmiyor, açılmak için şarja ihtiyaç duymuyor, renkler çıldırmıyor... ama cihaz o kadar boş geliyordu ki epey bi süre yanaşmadım yanına,  notebooku cezalandırır gibi... notebooku daha elime yeni yeni alıyorum, bir çeşit yastı sanırım:)

şimdi Defne'nin fotoğraflarını  epostalardan eşin dostun makinesinden toplayıp yine eskisi gibi ay ay istifliyorum  özene özene...mesela iyi ki blog var, burda da varmış epey fotoğraf:)

*
sonra sevgilim geldi... O varken zaten yanından bile geçmiyorum  netin. Ama itiraf edeyim sevgilimle yatakta uyumadan önce couplingi izlemek apayrı bir keyif...

ama gitti gene... hem de baya oldu gideli. Uğurlarken onu dedim ki nasıl da kendi ellerimle uğurluyorum seni hayret ediyorum kendime... ne yaptığımı bilmeden hareket eder gibiyim sanki. neyse işte yeni planlarla hayallerle bıraktı beni sevdiceğim ki oyalanayım diye:))

*

başka ne yaptık... tontininin 1 yaş partisini yaptık! 29 Ekimde bol çocuklu  bol bayraklı cıvıltılı renkli bir 1 yaş partisiydi... Aklım da kalan ise   tüm çabama, ısrarıma hatta homurdanmama rağmen partinin birtürlü bahçede olamaması; şimdi bile havanın güzel olmasına hala sitem ediyorum
'e o zaman nerdeydin be güneş! hem ekimdi ozaman be güneş!'

*

veeeeee tontini pıtır pıtır yürüyorrr! hem de ne yürüme, özgürlüğünü ilan ede ede:)) çok seviyorum yürüdükçe keşfettikçe mutlu oluşunu...

*

bi ateş alma oldu bu yazı ama böyle kalmaz, gireriz detaylara, görüşelim yine;)