Cumartesi, Ocak 30, 2010

...iki gündür bu şarkı hep kafamda,dönüp duruyor...

böyle yapmamam gerek...düşünmemek ve pozitif olmam gerek biliyorum.ama insanın elinde olmazmış bazı şeyler...

iyi ki sesini duydum bugün sevgilimin...biraz daha aydınlandı içim!

Perşembe, Ocak 28, 2010

Gitmesek de Kalmasak da...



Özledim ben evimi, eşyalarımı,yatağımı,bahçeye bakan mutfak penceremi, hiçbirşey sığdıramadığım giysi dolabımı...hatta mutfak pencemin önünden hiç eksik olmayan ve hiç doymak bilmeyen kedimi bile...ve hatta bahçemizin ağaçlarında her akşam sinir bozuCu sesler çıkaran BAYKUŞları bile merak eder oldum...

(ev keyfimize,sevgiliyle evin içinde çocuk gibi oynayışımıza, arkadaşarımızla dizi/film partilerimize,iş dedikodularımıza...HİÇ DEĞİNMİYORUM)

yani aslında bizim tontini 'bizim evimizi' görmedi bile:( ne tuhaf! bu ne dağınıklık! off neyse...(bu da ayrı bir konu ve buna da HİÇÇ DEĞİNMİYORUM)

gitmesek de kalmasak da o ev bizim evimizdir:)) içinde bulunduğu şehrine dair hiçbir aidiyet hissedemediğimiz ama her bir noktasına hayran olduğumuz...evimi bırakıp gelirken istanbuluma pek bi mutluydum hala da memnunum halimden. ama içim hep buruktu! ama hep!insanın evini geride bırakması hiç hoş değilmiş.

şu an düşünüyorum nasıldır ne durumdadır gözümde canlandırmaya çalışıyorum! her yer tozlanmıştır, banyodaki rutubet coşmuştur, karanlıktır şu an, çıt çıkmıyordur...bizim arkadaşlar sağ olsunlar arada pencerelerimizi açık bırakıp havalandırıyorlar, o sırada benim kedicik acıkmış olacakki misafir olmuş bize girmiş pencereden:), sanırım evde ki en son ses kediciğe aittir...



güzel bahçemiz de sessiz kalmıştır soğuklar yüzünden, yoksa bahçedeki masada dedikodular en koyu kıvama ulaşır, kimse yoksa apartmanın en yaşlısı sevim teyzem hava almak için bir köşede otururdu! neyse işte, fazla duygusal oldu bu yazı...

evet evet çok özlemişim, sevgilinin bi daha ki gelişinde bir günlüğüne de olsa 'EVİMİZE' gitmek istiyorum! çok uzakta, bizi değil ama tontiniyi sıkacak yolculuk...ama olsun, alışsın o da...kararım kesindir şimdiden uçak bileti ayırtmaya çalışarak girişimde bulunmalıyım :)

sevgili geldiğinde şunu yaparız bunu yaparız şuraya gideriz...hiç bir plan-dilek- istek- romantik hayaler... hiçbiri yok...aklıma geliyorsa da 'düşünme çakıl'
diyorum...uğradığım hayal kırıklığından aldım ben dersimi, sadece evimizi görelim yeter... ola ki bir jest bir sürpriz ne ala!

insanın dünyanın neresine giderse gitsin genede dönmek isteyeceği tek yer!

ne kadar da doğruymuş 'Evim Evim Güzel Evim'...

Çarşamba, Ocak 27, 2010

ee şimdi napıyoruz, oyun mu var sırada?



tontinim hiç üzmedi uyku delisi annesini, hala da üzmüyor.akşamdan sıcacık bir banyo keyfi ve sonrası gece uykularımız deliksiz...sabah 6 gibi biraz süt uykuya devam...biliyor annesi sabah uykusunu çok sever...

ben hiç defnemi uyutmak için de çok büyük çabalar sarf etmedim. o uyumak istiyorsa zaten emerken hopp dalar uykusuna...

Ama uyuduktan sonra yatağına usulca yatırabilmekmiş asıl marifet!

baktım ki uyuyor melek, yatağına yatırmak için girişimde bulunuyorum. ama o kadar beceriksizimki uyandırıyorum istemeden. elimi başının altında çekmek benim için tam bir başarı göstergesi! bazen o kadar beceriksizce hareketlerim oluyor ki defne nerdeyse yuvarlanacak yani...zaten bu yüzden hep annem koşuyor imdadıma!

tabi böylesi zamanlarda uyanıyor ececik, o koca zeytin gözlerini açıyor hiç uyumamış sanki:) 'ee şimdi napıyoruz,oyun mu var sırada?' dercesine...

halbuki onu yatağına usulca yatıracaksın ki o da mışıl mışıl devam etsin uykusuna...ama yok zaten benim el becerim hiç bir zaman iyi olmadı,kendime de fazla yüklenmemin alemi yok!

bir de anlamış bulunmaktayım ki sessiz olmaya çalıştıkça daha çok ses çıkıyor! nadirde olsa ben yatırdım ve bi güzel uyuyor mu? odadan çıkana kadar olabilecek her türlü gürültüyü çıkarıyorum.hatta sadece ben değil; babası da aynı benim gibi! izin için geldiğinde gördük onun da marifetini:)hiç ses çıkmadıysa odadan çıkarken ayağımız sandalyeye takılır...kuzucuğumun tüm prenses uykularını anneannesine borçluyuz:)

tontini de tanıyor artık annesini:) baktı ki ben kalkmaya yelteniyorum hemen başıyla ağırlığını verip iyice yumuyor gözlerini 'otur oturduğun yerde böyle iyiyiz işte' diyor...maceradan hoşlanmıyor şimdilik:)

Pazartesi, Ocak 25, 2010

tatil budur...



çocuklardan hiç farkım yoktu bugün.içim dışım sımsıkı giyindim,eldivenleri geçirdim ellerime, doğru kartopu oynamaya...bizim azmanlarla tam anlamıyla cozuttum. yakalamaya çalıştım, kaçtım, düştüm,üşüdüm...ki zaten yeterince üşütmüştüm ben! benim miniğimde tabiki aramızdaydı, sımsıkı giyinmiş istese de hareket edemez vaziyette.bi güzel uyudu tontini:)o soğukta,gürültüde,bağırışta, defne uyannnn diye habire öpüşümüzde...

böyle kazık kadarken bikere daha eğlenmiştim karda...hangi sene olduğunu hatırlayamadım ama 2000li yılların başlarıydı...sevgilimle ve sevgilimin ev arkadaşıyla koşa koşa kartopu oynamaya gitmiştik maslak kampüsüne!belimize kadar bembeyaz kardı hep...hiç el değmemişti,kar tatili sayesinde. deli gibi cozutmuştuk üçümüz, üstümüz başımız her bi yerimiz sırılsıklam olmuştu...ne iyi etmişiz.

öğrenciliği geride bırakalı çok oldu, ece defne içinde işime bu yıl ara vermiş durumdayım,o yüzden 'tatil' kavramım, haftasonunun getirdiği şımarık his...hepsi kayboldu:) ama bu sabah hepsi günyüzüne çıktı...sömestri tatilinde bende vardım

bu sefer de çok eğlenmiş olabilirim ama kardan adam yapamadım...azman bıcırıklar istemediler,yardım da etmediler...ben de boşverdim:) kızım büyüsün onunla yaparım dedim kendi kendime:)

söylemeden geçemeyeceğim, ben her kış hemen her gün hep penceremin önüne bulgur taneleri serpiştirirdim. kuşlar aç kalmasınlar bu soğuklarda diye...hep de iyi hissettirir. yapmadıysanız deneyin mutlaka...bu sene nedense aklıma bile gelmedi, pencereden bakarken annemin serpiştirdiği bulgurları görene dek.
Rutinime kaldığım yerden devam ediyorum şimdi...

Pazar, Ocak 24, 2010

vak vak amca uzat elini...


bugün benim tontinimin üç ayı geride bırakalı üçüncü günü...4. ayın içinde miniş! bugün gördüm ki defne oyuncağını elleriyle tutabiliyordu! gördüğümde inanamadım...çok mutlu oldum...öyle hafife almamak lazım, büyük mutluluk oluyor bu minicik gelişme!

ilk agularını duyduğumda da tutamamıştım gözyaşlarımı,halbuki çok da duygusal sayılmam ben. Söylediklerime tepki verebiliyor olması çok mutlu etmişti gene.gözlerinin içine bakınca başlıyor şakımaya! ve ben kitlenip kalıyorum...aslında tontinimle çok konuşuyorum,şarkılar söylüyorum,daha 2 aylıktan beri kitaplar okuyorum ona(gülmeyin deli değilim:),ama O başlayınca konuşmaya kitleniyorum,ne dieceğimi de unutuyorum zaten,o zamanda çok komik bakıyo bana 'e hadi cevap versene dercesine:) sonuç büyük bi sessizlik!

ama bu sefer gözlerim dolmadı, elinde vakvak amcayı görünce sadece aaaaa diye çığlık attım!ve makineye yapıştım...süprizlere alışıyorum demek ki!

evet çok mutlu ediyor büyümesi ama diyorum ki bazen bu kadar acele etmese mi acaba?

Cumartesi, Ocak 23, 2010

Tam Hissettiğim Gibi...


en son lise 2 de günlük tuttuğumu hatırlıyorum... ama genellikle öfkeliyken,bir şeylere kızmışsam yazıp karaladığım bir defterdi; rahatlatırdı ama...

gene içimden geldiği gibi yazsam mı? gene iyi hissettirir mi?sıkılır mıyım ki acaba? derken sevdiğim bir ses yap tabi ne düşünüyorsun ki dedi:)ve sanki hep bu telkini bekliyormuş gibiydim... ama bu sefer söz verdim kendime sadece kızgınken değil mutluyken, umut ederken ve hayal kurarken de yazacağım:)

şimdi dışarıda lapa lapa kar yağarken canım sevgilimi uzaklara uğurlamış olmanın burukluğunu yaşıyorum.minik kızımız farkında bile değil, o kadar masum ve tatlı ki bir çok şeyden bi haber olabilmek istiyorum onun gibi. tek yapmam gereken içimdeki burukluğu ona hissettirmemek.bir de istediğim kadar alkol alabilmek için emzirmenin bitişini beklemek:)

canım sevgilim iş için gittiği uzaklardan tekrar geldiğinde Ece Defne emekliyor olacak, bu bile heyecan verici...