Cumartesi, Eylül 25, 2010

Uslanmıyorum...

Bu akşam da buluşmak istiyorum sevgilimle...

İnternet marifetiyle görebildim dün ki hiç sevmiyorum cam. ile iletişimi, hatta cep tel.kullanmayı bile...

çünkü ne yaparsan yap paylaşımın ve  iletebildiğin eksik kalıyor. Sıradan kullanım için önemsiz birşey ama uzun süre ayrı kalınca ve tek iletişim yolun bu olduğunda yorucu oluyor işte...


  • 

tuhafıma gitti dün... Konuşurken bakıyorum ekrana bir yandan yüzünü inceliyorum sanki dokunabilecekmişim gibi... ama sarılamadığımı idrak edince amaaannnn deyip pat diye kapatasım geliyor bilgisayarı. bu kadar özlemişken bu şekilde yavan geliyor belki de...
Hergün uğraştığım ergen kızlar gibi heyecanlanıp konuşamıyorum zaten. bi heyecanlanıyorum, anlatmak istediklerim karışıyor çorba oluyor... sonra doluyor gözlerim, saklayamıyorum onu da...
Beni daha çok düşündürüp daha çok üzmeye yarıyor bu teknoloji sanki.    


  •  
Halbuki böcek gibi hızlı hızlı emekleyen bebeğini bu sayede izliyor, yavaş yavaş ayağa kalkıp ekranda boy göstermesini sonra marifetini göstermiş olmanın gururuyla gülmesini... 

Sonra da çıkaramıyor aklından biliyorum.  dokunamıyor diye o da içerliyor... Ama işte benden daha güçlü sevgilim onu da biliyorum...


  • 
Ama tüm bunları söyleyen ben değilmişim gibi  gene bu akşam da buluşmak istiyorum...


değişebilir hava bir anda:))


bir baktım odamın kapısında bana bakan bir cingöz...
sınıf değişiklikleriyle uğraşırken, sıkılmışken... hiç beklemediğim bir anda bebeğimi görmek nasıl rahatlattı ki evimde gibiydim... lokum yanaklarını öptüm öptüm öptüm!

kaptım kızımı kucağıma, doğruuu dershane ekibiyle tanışmaya...

alın size bir doz mutluluk dedim müdüre, öğretmenlere...:))

onca işin içinde kaybolmuş ekibe iyi geldi bebek! öptük, kokladık, ferahladık...

tüm havamız değişti, bir anda...


Salı, Eylül 21, 2010

yağmur yağsa bile bahçe de olsun diyorum, olmaz mı...


Tam bir ay kaldı bebeğimin 1 yaşını doldurmasına... Bense şimdiden panik oldum sanki...nasıl olacak 1 yaş partisi? neler yapmalıyım? neler hazırlansa güzel olur? şimdiden yapılacak bişi var mıdır ki? gerçi mutfak işi bana kalmaz nasılsa neye panik yapıyorum onu da bilmiyorum...



bari süslemeleri ben yapayım diyorum. ki bloglarda okuya okuya göre göre ezberledim ne nasıl güzel... birçok blogda gördüğüm doğum günü süslemeleri, sunumları vs herşey çok cici çok güzel zaten ama hazırlık aşamasında hiç güvenmiyorum kendime çünkü biliyorum kendimi başta böyle heveslenirim (ki aşkım heves der bana çoğu kez) ben de isterim ama iş başa düşünce sıkılırım ben öyle incik cincik uğraşamam fazla... zaten sıkılmasam nolucak el becerim sıfırdır benim... yakışmıyormuş elime!

ne demekse...



neyse işte; sonuçta Ece Defneme renkli, keyfli, bol çocuklu bir 1 yaş partisi yapmak var aklımda..

ama dediğim gibi bahçede...

ilk fırsatta kendimi Eminönü'ne salmayı ve her bişiyi hazır alıp yırtmayı planlıyorum:)) he hee


ve pek tabi önerilerinize açığım...

.

bu fotoğraflar ise bizim bahçe partilerimizden sonuncusu, Defneciğin arkadaşlarından birinin yaş günü:))



Elbette babamız olmadan kutlar mıyız 1.yaşımızı...
hiç olur mu öyle şey, gelecek sevgilim, öyle!

zaten çok özlemişiz...

Defne öyle tatlı gellll gellll gell diyor ki...




az kaldı...

Salı, Eylül 14, 2010

Çocuklu ve Puf Keyifli

akşam çok istedim; bişey olsa ve bir telefon gelse de
acilen iş yerine gitmem gerekse mesela diye
sonra ben pılımı pırtımı toplayıp kaybolsaydım...
mesela şu da olabilirdi, sevgi dolu bir goril pencereden elini uzatıp beni avucunda deniz kenarına götürebilirdi...





  • ve aslında pek bir komikmişim ki
    akşamları
    bacaklarımı pufuma şöyle bir uzatmazsam ve ağır ağır çayımı yudumlamazsam dinlenemem...
    gerçekten, öyle süslemiyorum cümleleri. romantiklik ya da sevimlilik de değil bu.
    her akşam kuzuyla oynayıp onu uyutup bana kalan vakitte bir güzel uzatmazsam bacaklarımı, oyuncağımı almazsam kucağıma, keyifle geniş geniş içmezsem çayımı olmaz...
    hem o kadar nettir ki aslında
    Defnenin uyku saatleri , mesela akşam saat 9 buçuksa emin olun uyuyordur ya da uyumak üzeredir




  • yani öyleydi en azından
    bayram tatiline kadar

    akşam tüm enerjim Defnenindi elbet ama artık gözlerim kapanmaya başlayınca kaçmak istedim


    tüm akşam ve neredeyse tüm gece ne uyuyabildi ne oyun oynadı...bir huzursuzluk bir huzursuzluk... gece bi ara yanıma aldım yumuk yumuk kıvrıldı gögsüme sonra da tabi dayanamayıp vicdan yaptım ben ama bir sağa bir sola dönerken mızıldanınca gene kendime geldim ne vicdanı yahu diye...
    iki gündür sabah gözlerimi açamıyorum rehavette değil bu,


    işte bildiğin yorgunluk... yatağımdan kazınmam gerekiyor,

    halbuki 9.00 iyi bir saat işe başlamak için
    artık diş mi yoksa düzenin değişmesi mi mesele karar veremiyorum


    ama tek isteğim akşam herşeyin eskisi gibi olması




    huzurlu bebeğim ve puf keyfim:>





    Pazar, Eylül 12, 2010

    Ana Kız Düştük Yollara...


    baktım ki yamacımda ki herkes bir yerlere kaçıyor, sevdiceğim de yok baktım... kaptım kızımı, bir küçük çanta hazırladım ve ana kız ikimiz kuş olduk uçtuk teee babanneye...

    Tatlı geçti Defnecikle başbaşa seyahat! uçağı beklerken hep yürümek istedi kedicik, hep başka başka resim olan bulutları izledik, dergileri karıştırdık, sonra kedi gibi kıvrılıp uyudu göğsümde... Anladım ki benim kuzum iyi bir yol arkadaşı bana, canyoldaşım benim diye diye öptüm öptüm lokum yanaklarını...

    .

    bayram tatilini fırsat bilip güneye gitmemiz güzel de oldu olmasına da ama biraz tuhaf oldu sanki, sevgilimin büyüdüğü evi bile gördüm mesela, küçükken oyunlar oynadığı sokaktan geçtim... bu sefer sevdiceğimin sevdikleriyle bayramlaştık kızımızla...

    hem nasıl sıcaktı oralar! aman yarabbi sanki Temmuzun ortasındayız, öyle sıcak!!! sıcaktan bunalırken Defneyle ben, kışı özlediğimi farkettim, serinliği, hırka giymeyi, yağmuru...

    .

    Adettendir, her bayram minişlerin eline harçlık tutuşturulur hani...bilmezmiyiz, ama ilk bayram harçlığı olmasındandı sanırım o kadar garipsedim ki Defneye harçlık verildiğinde... bir anda 'ay yapmayın nolur' derken buldum kendimi bir yandan da 'hakkaten yaa, çocuk benim bebeğim de di mi ama yaaa' diye mırıldandım da mırıldandım!
    .

    bir dolu fotoğraf çektim aslında, Defne kuzenlerinin peşindeyken, Ela Defneye oyuncaklarını vermezken, o meşhur bici biciyi yerken, Defne Adana kebabını sömürürken, babannenin evi bıcırıklar tarafından talan edilirken... hepsi amcanın makinesinde bekler bizi:(

    .
    umarım herkes için huzurlu keyifli bir bayram olmuştur
    bense
    kendim için bundan sonraki
    bayramların hepsinde
    sevgilimin yanımda olmasını umuyorum...

    Cumartesi, Eylül 04, 2010

    içimden geldi...


    yorgunluğuma ve uykusuzluğuma rağmen artık sabah sabah nasıl gülümseyebiliyorum bravo bana... ki güne suratsız başlayanlardanım ya da çatık kaş...
    Defnecik sabaha karşı kollarımın arasında, sanki uyumayan uyutmayan kendisi değilmiş gibi bir gülümseme yüzünde. ama çok tatlı bir gülümseme hem de muzur olanından...

    halbu ki ben hiç bilmem gece uykusuzluğunu, Defnecik mışıl mışıldır hep ama diş çıkarıyoruz biz...

    şimdi gözlerimin önünde o tatlı yüzü var gülümsemesiyle...
    .
    iş yerinde de ergen bebelerle uğraşıyorum ki onlara gösterdiğim sabır ve yüzümdeki gülümseme beni düşündürüyor aynı zamanda.
    Acaba annelikle törpülenmiş olmak mı yoksa ara verince çalışmayı özlemiş olmak mı sabrımın nedeni karar veremiyorum.

    şu hızlandırma programımız sebebiyle bende pek bir hızlıydım:P
    dolayısıyla öyle uykusuz öyle yorgunum ki...
    ama aklımda da uyumak değilde akşam prensesime güzel bir elbise almak var, bir bebek nasıl da güç verirmiş insana, bu olmalı sanırım.
    iple çekiyorum akşamı



    ben ergen bıcırıkların gönlünü yapmaya devam edeyim birazda
    felsefe yapayım onlarla
    sizde
    güzel bir cumartesinin keyfini
    benim için de çıkartın...