Çarşamba, Mayıs 25, 2011

Keyif diye buna derim ben:)

Salı, Mayıs 24, 2011

Ne Diyeyim Şimdi? Helal Paraymış:)

Kadıköyün orta yerinde bir güzel park yeri bulan (ücretsiz)
sonra da bir güzel arabayı kitlemeden koştura koştura alışverişe giden,
döndüğünde de arabayı yerinde bulabilen
bi ben varım heralde!

hala şoktayım.

Sokak Kızı İrma! Bu İsmi bi yerden hatırlıyorum ama nerden;)

Havalar da ısındı artık Defne evi otel olarak kullanmaya başladı bile! sadece uyumak için giriyor evde:)
Öğlen uykusu dışında tüm gün bahçede. sokak kızı İrma işte:) 
Daha kucakta bebekken bile içeri girmek istemeyen o değil miydi zaten!  Geçen yaz, boşuna mı dedim İrma diye:)
.

O zaman sadece ağlayıp mızıldanıyordu şimdi ek olarak söyleniyor da! Eve bağır çağır giriyor ve öğlen uykusundan hiç aralıksız ağlayarak, üzerini bile değişmeye izin vermeyecek bir sabırsızlıkla kendini zor atıyor dışarı! 

Haklı tabi çocuk, tabi durmaz evde! bahçe varken cıvıl cıvıl bi dolu çocuk varken evde mi dursun? E durmasın tabi ama hiç mi yorulmazsın be yavrucuğum? gözlerinden uyku akıyor genede akşam olmadan girmiyor eve.


                         Zaten eve geldiğinde de yemeğini yiyip hemencecik uyuyor!


Üstünün başının ne halde olduğunu hiç söylemiyorum bile (önemli de değil zaten ama mevzu başka)... kapıdan doğruca banyoya! banyo kum toprak...  bildiğiniz yaramaz oğlan çocuğu:)  iki haftadır bağırıp çağırmalar,  çemkirmeler de başladı ya tam oldu!

bi de bana 'bi de oğlun olsa ne güzel olur' diyenlere
eskiden 'hımmm umarım ' derken  
artık 'hiç gerek yok ki' diyorum:)


 özetin özeti: Bu yaz Defneyle tatile gitmeye cesaret edemiyorum! Gidemem heralde?

Pazartesi, Mayıs 23, 2011

19. ay sürprizi!

Ece Defneciğin 20. ayın içinde olmasına inanamamakla beraber üzerindeki değişimler hızla sürüyor. O değiştikçe ben şaşkınlık içinde yeni sorulara cevap arıyorum içimde:)

ben de biliyorum meşhur terrible 2 yüzünden tüm bunlar ama neden ben!
( gene en melankolik  halimle soruyorum) dert ettiğim tam olarak bu evet! Neden ben!


Hani bi ara 'iyiyiz,  su sızmıyor aramızdan' diyordum  artis artis:) işte o havam söndü ne yazık ki! yaklaşık iki haftadır beni sadece oyun arkadaşı olarak görüyor ve tabi meme ile de eş tutmaya devam ediyor. Zaten memeyi bi bıraksa yüzüme bile bakmayacak diye korkuyorum...
.

Ne istese yapmaya hazırım ama kabul görmüyorum:) Mesela geceleri  ağladığında koşuyorum yanına ama anneannesini  kabul etmekle kalmıyor beni de bir güzel elinin tersiyle itiyor... 
su veriyorum istemiyor ama çığlık çığlığa... Ama  anneannesi koşuyor ve lıkır lıkır içiyor!
yemekte desen aynı tantana!
herşey için yaşasın annane!

Anneannesinden yüz bulduğunu bile bile sorunu kendimde arıyorum. Yanlış mı yetiştiriyorum bana bağlı olmayacak mı  ya da sözümü dinletemeyecek miyim diye...
Söyleyin allahaşkına ben nerde yanlış yapıyorum?

Şimdilik en iyisi oyun oynarken ki performansımı düşürmemek, yoksa halim nice olur:)

.
Aslında son dönem özelliklerini sıralayacaktım ama bu yazdığım başlıbaşına yetti bu posta:)

Pazar, Mayıs 22, 2011

Söz uçarsa yerim kendi kendimi...

Umut doldum bu cumartesi...
buna seviniyorum çok ama yüzüm gülmüyor gene de
İçim umut doluyken bile endişe içindeyim.
yani umutluyum şu an ama endişeliyim de.
Çelişki de değil bu
Sorup duruyorum kendime
Olur mu olmaz mı?
Oluurr...
Olmazsa da olmaz napalım canım sağolsun...
ama gene de noluuuurrr ama...
Hem çok pozitifti hatırlasana...

Hatırlıyorum hatırlamasına ama ne demişler
Söz uçar. Ben ki güven duymak istiyorum
Bana yazı gerek;)

.



Bakmayın siz dengesizliğime
Günümüz sıcacıktı güneşliydi, gezdik koşturduk... çok güzeldi
Pazar gününe yakışır gibiydi!
ama kafamda ki bu ses hiç susmadı.

Boşveremediğimden belki de
ama
İyi mi ki bu şimdi. 'aman be boşver' diyebilmek gerekmez mi?
Neyse.
.

Kurtçuk değil kelebek istiyorum artık:) bu hafta içi olsun ama, en acilinden...

Perşembe, Mayıs 19, 2011

güzel şeyler olacağını hissettiğim an sıyrılacağım bu rölantiden, ki hiç sevmem bu hissi..

Aslında bi bakıyorum ruh halime fena sayılmaz diyorum, sonra diyorum yok yok içim sıkılıyor iyi değilim... Tabi bunları kendi kendime söylüyorum. Zira yüzleşmek istemiyorum...

Üstesinden gelmem gerekenler var. Rölantideyim şimdilik. Genede tüm bu düşünceler sinsice baskı yapmasını biliyor bana, rahatsız ediyor didik didik... Halbuki ben de pusudayım;) Bekliyorum sessizce! Hangimiz güçlüyüz bilmiyorum. Zaten bilsem yazmazdım sanırım. Yazmak göremediklerimizi farkettirir ya. farkederim umuduyla....

Neyse işte. Biraz daha cümle kurarsam yüzleşmek zorunda kalabilirim.
.

Neyse; ne diyoruz hep bir ağızdan, şu yaz gelemedi bi türlü! Ya  düşünüyorum da zaten  içimde kelebekler yerine kurtçuklar dolaşıyorken yaz gelse de benim için değişen olmaz. ııhh olmaz! ben gene etrafımda yapılan tatil planlarına, alışveriş lakırtılarına katılmak yerine somurturum.

(ne kötü haleti ruhiyem di mi:) EceDefne'den bahsetmek bin kat daha güzel)

*

Halbuki herkes arı gibi. Spor salonunda havuz açılışı bile yapıldı bugün. Bugün? Ama yazık oldu çabalarına. Bu havada havuz mu açılır?
Ne yapacağız yani kışlık mayomu üretelim şimdi:) buna da neyse , fazla yaratıcı olmaya başladım.
En güzeli bir kaç sayfa okuyup uyumak.
Maya'nın heyecanlı yaşamını hızlıca bitirmek. Gözlerimle.



Sabah güneş açsın pleaseeeeeee........................................

Çarşamba, Mayıs 18, 2011

Pek Havalı Oluyor Arkadaşlarının Arasındayken...

Aynı kitaplar da yazdığı gibi... Birarada oynarlar ama birlikte oynamazlar!
anlatsam inanmazsınız diyeceğim ama demiyorum çünkü biliyorum aynından bi model de sizde var:) 

Bir Denizimiz var Defnenin arkadaşı, ki birbirleri için ağlayan çocuk bunlar
amaaaa bir araya gelip kavuştuklarında ne oluyorsa artık
 ayrı oynuyorlar, kesinlikle oyuncak paylaşmıyorlar...

ve ikisi de bahçe sevdalısı, eve gitmek bilmiyorlar. Hatta defne öğlen uykusundan uyanır uyanmaz dışarı çıkmak istiyor. Ne giyinmeyi ne yemeği, beklemek istemeyecek kadar:)



Geçen gün  bi anaokulunun oyun grubuna dahil etmek istedim, günde sadece bi iki saat yaşıtlarıyla oynasın diye ama içeriye iki adım bile atamadım. Çığlık çığlığa ağladı! Beyaz önlüklü olan görevli sanırım aşı olduğu günleri hatırlattı :) tabi dışarıda aldık soluğu...



                      
                                                         *

                         Tabi yaşça daha büyük olanlarla aramız pek daha iyi...
                              onlar hep Defneciğin gönlünü yaptıkları için:)

dün akşam iki ablasıyla bi mutlu bi mutlu oynadı odasında ki hiç değmedim keyfine...
tüm marifetlerini gösterdi ablalarına, bi türlü binmediği arabasına bile oturmuş:) 
ben kitap okuduğumda 'ditttiiiii' diye kapağını kapatan Ececik,   kanki ablasının heceleri (!) parmağıyla göstermesine bile katlandı:)

ama süpermiş cidden, arkadaşlarıyla odasındayken ne bana ne annanesine hiç bulaşmadı. ben de minik ablalalara çikolata armağan edip yine gelmeleri için en sevimli halimi takındım:)


Pazartesi, Mayıs 16, 2011

En Sevimmli Çakıltaşımdan Notlar:)

Öyle bir zevkle dergi karıştırıyor ki abartıyorum sanabilirsiniz! bazen bi bakıyorum kendi kendine oturmuş masasına yada salonda yanımızda arkasını da dönmüş sayfa sayfa resimleri inceliyor. bu kendi dergisi olduğu kadar benim dergilerim de olabiliyor elbette!


 çok büyüdü! hergün yeni bir muzurluğu, becerisi ya da farkındalığı oluyor.

beni hem en güldüren hem de en yorup 'of Defne ya' dedirten  davranışı ise; elimden tutup beni çekiştirerek odasına götürmesi:)
İstediğini yapınca bi küçücük öpücük atıyor en sevimli gülüşüyle.
o zaman bu gördüğünüz masaya oturup ya dergi kitap okuyoruz ya resim yapıyoruz ya da belki hamurları mıncırıyoruz:)


Tabi bu resim yapma görevi bana etrafını çiziktirme işi de Ececiğe ait:) Hamurdan da kalıplar sayesin de muntazam biçim veren ben, onu alıp mıncık mıncık eden Ececik:)

Ama hakkını hiç yiyemem kızımın; geçen gün yaptığım kelebeğin kanatlarına farklı renkte minik benekler kondurdu hamuruyla. Yani yaratıcıdır da muzurluğunun yanı sıra:)

zaten yaratıcılığı duvarda ki çiziklerden de görülüyor;)

                     pelikanlar ağzını nasıl açıyorlar Defne? sorusunun cevap resmidir bu:)

- pelikanın ağzında ne var Defne?
- balk  (çok hızlıca 'ı' kullanmadan lütfenn:)

                                           pembeye de 'bamba' diyor:)

                      
Hani bahsetmiştim daha önce 'anniii' diye sarılıyor diye.
bu gerçekten o kadar sevimliki! Hem öyle bir an da söylüyor ki içim eriyor ama itiraf edeyim  son günlerde bazı anlar da o kadar abartıyor ki, hani ilgilenmiyor da değilim 'efendim tatlım söyle canım' diyorum çaresizlikle ama yok hiç bi şifre, sadece bıktırana kadar üst üste, bağır çağır anni anni anniiiii... elim ayağıma dolaşıyor şaşırıyorum ne yapacağımı...

18 ayını geride bıraktı Ece Defne, o büyüdükçe birlikte yapabildiklerimiz de artıyor. onu anlamak kolaylaşıyor git gide ama bazen de zor oluyor ikna etmek.
 - 'sen dediğimi yapmadığında böyle ağladığında çok üzülüyorum Defne' dediğimde 
derin bir iç çekip kolunu omzuma attı. Kankisiyim ya:)

kelebek gibi yapıp dudaklarını bi öpücük atıyor gene, bitiyor mesele:)



*

haa bir de  ( gerçi bu bence ayrı bir yazının konusu ama ) hani şu en son çıkan Şebnem Ferahlı vodafon reklamı var ya...  Şebnem Ferah'ı görür görmez, bana bakarak  ağzını sonuna kadar açıyor bizimki:)  yani bağırma görüntüsü vererek!  sonra beraber başlıyoruz bağırmaya:) 'kaaçççç kezz ilkkbbahaaaarrrr... '

Pazar, Mayıs 15, 2011

Mesaj ya da Email Nereye kadar, bir arada olmak lazım pazar keyfinde!

Sonunda ısındı hava, sıcacık oldu!

Sıcacık bir pazar günü, en sevdiğim şey
Deniz kokusu
Bir güzel kahve
Saatler süren bir gazete keyfi
Tatlı bir sohbet; sevgilimle ama...

bu aynı, tatildeyken yaptığımız şezlong keyfimize benziyor

*

Kendimi avutmaktan gerçekten sıkılmış olsam da... Çok özledim, napıyim !
Yazmazsam zaman daha da yavaşlayacakmış gibi geliyor...




*

Küçük pikniklerimizin de vakti geldi, gerçi her fırsatta bahçedeyiz ama pikniğin yeri ayrı. Hem  Ece Defne eve zor giriyor artık:)  dün de doğum günü partisindeydi. zaten benden daha sosyal kızım:)

Sıcacık sohbetli keyifli pazarlar diliyorum herkese... tadını çıkarın!

Pazar, Mayıs 08, 2011

E Herkes Anne Olunca Anlar:)

En güzel tarafı çocuğunla birlikte büyümek,
oyun oynarken, şarkı söylerken...  İçinde ki çocuğu da mutlu etmek, çocukluğuna dönmek bikaç saniye de sürse...

Sonra ona faydalı olabilmek, birşeyler öğretmek, sana ihtiyaç duyması...

Sonraaa tabi çocuktan da birşeyler öğrenmek! Sayesinde kızgınlığını kontrol etmeyi öğrenmek, sayesinde kendini disipline sokabilmek...
hakketen ihtiyacımız oluyor buna, bizde kız çocuğuyuz nihayetinde di mi ama:)

Her gün mutlaka bir sürpriz yaşamak; bir cilve bir bakış ya da bir kelime! hem de en sevimlisinden...

O nasıl seninle rahatlıyorsa,  sakinleşiyorsa sen de onun küçücük bedenine sarılıp huzur dolabiliyorsun...

Hem annemin 'anne olunca anlarsın' sözü de tam isabetmiş. anne olmadan anlaşılamıyormuş bazı şeyler....


Bunları farkettikçe gördükçe diyorum iyi ki anne olmuşum,
anne diye beni seçmiş iyi ki...

*
BEN DE TÜM ANNELERİN VE ANNE ADAYLARININ 'ANNELER GÜNÜNÜ' KUTLARIM...

bu da geçen seneden, ilk anneler günüm:)

Perşembe, Mayıs 05, 2011

İlk hediyem, daha güzeli olmaz... ama belki, bana şiir okuduğunda resim yaptığında da bu kadar mutlu olabilirim:)

   Neyse ki kızımla yanak yanağa uyanıyorum da bu berbat havalar bozamıyor keyfimi... Yanım da ki yastıktan o muzur gülüşüyle öpücük atması güne güzel başlamama yetiyor. Yoksa bu gri havalarda karardıkça kararımdım ben de...
*
Bu aralar su sızmıyor aramızdan. Ben de şımarma hakkımı kullanıyorum. Çünkü o kadar uzun zamandır benimle alakasızdı ki annanesiyle yaşadığı aşk yüzünden!
'tamam da ya ben?' edasıyla uzaktan izlemekle yetindim hep:)

Ama şimdi bir 'annniiiii' deyişi var bana, boynuma sarıla sarıla. bazen de oyun oynarken kankisiymişim gibi kolunu atışı var omzuma çok gülüyorum...

bi kere mutlaka o minicik elinde çiçek oluyor, annanesiye bahçeden gelirken!
Sanırım, bilinçli olarak 'anne' demesi kendimi daha bi 'anne' hissettirdi. Var mıdır alakası emin değilim ama öyle galiba. O annniiiii diye uzata uzata söyledikçe bakakalıyorum gözlerine, kalbim daha bi çarpıyor.

                 Diyorum kendi kendime 'anneler gününe dair ilk hediyemi aldım bile'...

Pazar, Mayıs 01, 2011

Arapsaçı

Artık öyle yoruldum ki uğurlamaktan, karşılamaktan... Hoşgelmiş beş gitmiş telefonlarından.
Dünden beri iyice  burulmuştum  zaten.
Her seferinde ağlayan ben, bu defa hiç ağlamadım. Gece bile.
alışmak değil ama bu alakası yok.

Boğazımda koca bir yumru.  oturuyorum.

Saatli bomba gibiyim.
.

Türk filmlerindeki melankolik kadınlar gibi 'neden benn?' diye sorup duruyorum. Halbuki gayet basit bir hayat istediğim
Ayrı gayrı olmadan. Çekirdek. Birarada. İşten eve evden işe. Ödün vermeden sevdiklerine yakın...

ben basit olanı diledikçe mi karışıyor, arapsaçına dönüyor? anlamıyorum ki