Çarşamba, Ocak 26, 2011

şehirlere duyduğumuz bu duygusallık da neyin nesi?

Oysa hiç aidiyet hissetmemiştim bu şehre karşı ya da öyle sanmışım. Meğer bir sürü insanı sevmişim, sevilmişim... çok güzel duygularla bırakıyorum burayı. İyi dileklerle, biliyorum ki herşey katlanarak güzelleşecek. hem benim için hem de geri de bıraktıklarım için...
.

 Bi kaç saat önce çektik kapısını  evimizin, bomboş bıraktık. çok tuhaf olduk, bi garip olduk. bi türlü çıkamadık evden, 'dur bidaha kontrol edelim' diye diye... çoğu  zamanımızı birlikte geçirdiğimiz arkadaşlarımızdan da zor ayrıldık, gündüz görüştük e hadi gece de görüştük ankarada gene birarada olma planları yapa yapa... (sanki aynı olabilecekmiş gibi)  ne yazsam hislerimi anlatabileceğimi sanmıyorum.

(Ama anladım ki 'kolilerin arasında kaybolma' isteğimin tamamen hayalperestliğim ve sevdiceğime duyduğum özlemle ilgiliymiş:) çok yoruldum çok sıkıldım! önemli bir iş yapmamama rağmen hem de!)
.
Defnemi deli gibi özledim, sesi öyle tatlı geliyordu ki telefonda, dayanamayıp  ışınlanmak istiyorum İstanbul'a! ama tıngır mıngıra devam... sabah erkenden  gidiyoruz gene, sevilimle şöförlük yapacağız birbirimize:) Ankara'ya yerleşmeye!

Cumartesi, Ocak 22, 2011

Tıngır Mıngır Yollardayız! Şimdilik Başkentteyiz...

sevgilim geldi ben mutlu oldum. ben mutlu oldum , sonra fazla gecikmeden  birileri mutsuz etti.  öyle ki birşey anlamadım sevdiceğimin gelmesinden...

baktım ki karardıkça kararıyorum

yeter ama artık dedim ve benden beklenmeyecek bir hızla karar verdim ve  kendi kendimi azat ettim !bu iyi mi oldu hala bilemiyorum ama özgürüm en azından... tüm zamanım sevgilimle dipdibe geçiyor:)
.

sonra sevgili  ben huzursuzluğumdan sıyrılayım diye harika bir manzaraya uyandırdı beni, içim aydınlanmaya başladı...

bizbize olmanın tadını çıkardık, konuştukça anlattıkça anlattık

                 sonra  planlar hesaplar istekler derken pat diye gündemimize oturuverdi körolasıca fareler:)
ve karar verildi beyim tarafından:

tee uzaklardaki evimize gidip fare komisyonuna katılıp anlaşıp, eşyalarımızı ellerinden kurtarıp Ankara'ya taşımak! tabi hala kemirilmemiş eşyamız kaldıysa:P

ayy ne iğrenç di mi? ama napalım gerçekler:)bahçeli ev gerçeği,  bunca zaman umursamazsan boş bırakırsan evini olacağı buydu zaten...
biz Büyükada'da fareler bizim evde:) Olabilecek en kötü kombinasyon...



 ah bu kedileri bizim eve salmak gelmişti de içimden,
ama fotoğraflarını çekmekle yetinebildim yalnızca...


Aslında tam bir korku filmi gibi başlamıştı adada ki haftasonu maceramız...

gecenin karanlığında git git bitmeyen bir yol, habire yokuş inip çıkan sinirli atlar, sonra fayton bizi bırakıp gitti ama biz bunca zahmete rağmen geldiğimiz oteli hiçççç beğenmedik! tam bir hayal kırıklığıydı, hayır zaten sevmem otel odalarını burası iyice kabustu! Boyun eğmedik  gecenin karanlığında koşa koşa kaçtık,  yön iz bilmeye bilmeye uluyan köpekler, ürkütücü martı çığlıkları eşliğinde ve elbette olmazsa olmaz sezgilerimiz ile bulabildik denizi.
 ve tabi kaldığımız istanbul manzaralı oteli...




                           
                           bisiklete binmeyeli baya olmuştu onun da çıkardık tadını... daha önce bu keyfi yaptığımızda bahardı, öğrenciydik daha!gerçi enerjimizden birşey kaybetmemişiz(!) ama hava sıcacık olsaydı gene turlardık bisikletle adayı!    

                            



şimdiyse Ankara'dayız, önemli işler peşinde! bir iki güne kalmaz da doğğru fareli köye:) 
Bakalım neler yenmiş bize neler kalmış...

Pazartesi, Ocak 10, 2011

Bu Hafta Çokçabuk Geçecek Biliyorum;)

Şimdi herkesin ayrı ayrı telaşı var elbette di mi, işte ben de süs püs, derlenme toplanma, kendime ciciler alma telaşındayım... eh ne yapayım kocacım geliyorda;)) haftaya yamacımda olacak... Hatta hani pazartesileri izinliyim diye haftaya bu gece dışarıda oluruz muhtemelen... hayal etmesi bile güzel!!! zaten benim bu heyecanım hazırlıklarım derken bi bakıyorum gelmiş sevgilim!

işte bu nedenle benim şu iç disiplin meselem, zamanımı iyi değerlendirip değerlendiremediğim asıl yarın belli olacak:)) 1 günlük iznimi iyi değerlendirmem gerek anlayacağınız...
gerçi bende bu motivasyon varken sabah erken bile kalkabilirmişim gibi geliyor:PP

                                                           *


ve bu ara ödüllerden gidiyoruz:)) yazılarını ilgiyle didik didik okuduğum, canım filiz böö lemiş beni... teşekkür ediyorum çok çok çok!!!

Cuma, Ocak 07, 2011

Gülümsüyorum, ödülüm var!

sevgili minimalist ödüllendirmiş beni...
daha yazısını okumaya başlarken yüzüm güldü! 
seviyorum bu paslaşmayı paylaşmayı...

minimaliste teşekkür ederek ben de kimleri kimleri ödülendiriyorum...

sevgili clementine
          vakt-i firar
          tedirgin ruh çikolatacısı
          hande
          deli anne

gülümseyin arkadaşlarr!!!
          evett çirkinis bizzz...:PP

Perşembe, Ocak 06, 2011

denizle dudak dudağa...


Böyle  bekliyorum seni işte, heyecanla coşkuyla
zaten bu fotoğraf da senin... İstanbul daha da heyecanlandırır seni biliyorum...

Avrupa yakasının o kendine has tatlı 'hareketi' içinde kayboldum. Hem de büyük bir zevkle! hep gitmek istediğim 'o' yeri hatırladım! enfes  manzaralı enfes mekan...

*
  

Çarşamba, Ocak 05, 2011

Yarın o en sevdiğim büfeden tost yiyeceğim:))
Şimdi bu düşünce bile güne iyi uyanacağımı gösteriyor, sabahın köründe Defne çığlık çığlığa bölse de o güzel sabah uykumu...  yaz olsaydı bi de yanında limonatayla ohhh mis gibi olur o tost,  olsun sıcak çay da iyi fikir. hem bu soğukta çaydan daha iyisi olmaz zaten...

      Demiştim daha önce sadece Kadıköyde ki Beşiktaş iskelesinde sevdirir kendini o tost!
*
   şimdi sabah sabah kahvaltı en önemli şey oluyor o yüzden tost var aklımda, daha şimdiden. Yoksa oburlukla ilgisi yok mevzunun...

 esas olan boğazda ki vapur yolculuğum 
deniz kokusunu içime çekmeyi, kitap okumayı...
sonraa, seviyorum aheste aheste salınmayı...


martılara UZAKTAN bakmayı:) fazla sevgi böceğiymişim gibi yazdım hiç öyle değil aslında;  hani böyle bir sevgi silsilesi içinde simit atanları endişeyle izliyorum tabi 'şimdi gelip gözünü çıkaracak' diye... UZAKTAN bakıyorum o yüzden!;)




Şimdi toplantılara bayıla bayıla gitmemin nedeni deniz yolculuğu yapmak elbette. çok seviyorum çok rahatlıyorum... hem makinemi de alırım yanıma, fotoğraf çekerim... gerçi yakışıklı modelim yok henüz ama olsun az kaldı gelmesine!

                     neyse işte
            belki yunus bile görebilirim bu motivasyonla;)



Pazartesi, Ocak 03, 2011

Başlıyoruz Galiba...

İnanamadım!  Kaydetmem gerek, DÜN akşam , evet benim küçücük kızım bana kızıp tepki verdi! inanamadım... bildiğin tepki işte, hem de homur homur edip yüzü de düştü basbayağı!

Neydi elimdeki o pek mühim şey hala hatırlayamıyorum ama gözümün önünden gitmeyen; elimde ki istediği şeyi vermedim diye arkasını dönüp homur homur edip, o küçük ayaklarını yere pat pat vurarak yürüyüp gene  pat diye yere oturuşu. bildiğin tepkili tavır işte! Belirgin, emin, net, kararlı, çatık kaşlı, kızgın...
Ben kızmış olacağını hiç düşünmemiştim oysa, arkasını dönüp gittiğinde, yanımdan gidip pat diye uzağımda bir yere oturduğunda düştü jeton... 'bana mı kızdı' demişim saf saf...
*
Bebeğim hangi ara büyüdün sen ya??
ya da şöyle sorayım başlangıç buysa 'ergenlikte' ne yapacağım ben? hı bebeğim?

Cumartesi, Ocak 01, 2011

Var mı başka uyuyan? Varsa çok sevineceğim;)

                             

aslına bakarsam gayet keyifli bol sohbetli hatta bir ara kendimi tombala oynarken yakaladığım bir akşam iken 2011'e uyuyarak girdim:) nasıl oldu bilmiyorum ama planlasam olmazdı eminim!


Sebeb tabi ki Defne! tontiniyi emzirirken içeride ben de uyumuşum... ilk an da anlamlandıramadığım havai fişek sesleriyle kendime geldim 'noluyo ya' diye... tabi başta gayet romantik bir izlenim veriyor insana. Bebeğimle girdim yeni yıla, canımmm derken... bi baktım 20 dk, 30 dk, 45 dk... ı- ıh bırakmıyor çocuk!  bıraktığında çığlık çığlığa... artık gece 01.00 oldu, biz de  olayı Defne hanımı da 'tekrar' geceye katarak çözdük.
Cin kesildi birden, sanki hiç uyumamış, uyumak isteyen o değilmiş de ben zorlamışım gibiydi...

        
Söylenip durdum ben de 'bilseydim bir saat oturmazdım içerde cezalıymışım gibi...'

  

*
Uykusuna ve dolayısıyla devamlı kulağını saçını kaşımasına rağmen arkadaşları sevdasına ayaktaydı, sabahta  'acaba annem biraz daha uyumak ister mi' demeden gene ayaktaydı erkenden ...


kendimi zorlayarak büyük bir olgunlukla  uyanmış olmayı kabullenmeye çalıştım. zira son üç gece hiç uyumadım diyebilirim...evet beterin beteri var biliyorum ama benim bünyem hassas, kaldırmıyor ne yazık ki...
ee neden uyumuyorum çünkü tontinimin ateşi vardı son iki gecedir, aman ne sıkıntılı bir durummuş bir endişe gelip yerleşiyor insanın içine, çok fena!  ama neyse ki gayet iyi şimdi...

*

Şimdi ben de diyorum ki
ne güzel süslenmiş bir sürü ağaçlar, evler, ışıltılar kaldırılmasa,, rutin alışkanlıklar çöreklenmese hayatımıza, dileklerimizi kararlarımızı unutmasak...
bu yıl başarılı  geçer böylece
bence yani;)