Perşembe, Temmuz 28, 2011

Sabahın beşinde sadece böyle bir mutluluk için uyanabilirim...

Sabah beşte kapı ziline fırladım yataktan! Kızıma kavuşacak olmasam ben duymazdım bile o zili. Defneyi almaya gitmedim diye bana küsmüş olacağından endişeleniyordum ama kapıyı açar açmaz boynuma atlamak istemesi öyle bi rahatlattı ki içimi tahmin edersiniz.

Can ciğer kuzu sarması gibiydik sabahın beşinde:) öptüm öptüm...  oyuncaklarını da özlemiş nasıl, oyun oynadık, evi gezdik saat kaçmış hiç umursamadan.Tabi o saatte benim algım Defne'nin algısı kadar uyanık değildi ama olsun  tek onu görüp algılamak yetti bana. Kavuştuğu dokunduğu her şeye, gösterdiği marifetlerine aldığı her aferine kikirdedi.

Büyümüş biliyor musunuz? Boy kilodan bahsetmiyorum. Boyu azıcık artmış belki ama 20 gün öncesine göre daha farklıydı.  Bebeklikten iyice çıkmıştı sanki! 20 günde değişir mi bi bebek? Sanırım evet.
Garip bir duygu ama; seviniyorsun bu gelişmeye ama tam tamına değil. Gitgide ona daha da ulaşabildiğimi gördüm, yani o büyüdükçe onu daha da keşfedebileceğimi ... Yepyeni bir boyuta girmek gibi. Garip olan ise geride bıraktığım boyuta yeniden dönemeyeceğimi bilmenin getirdiği his. Tecrübeli anneler beni çoktan anlamıştır eminim.

.

Şimdi evde babasıyla beni bekliyor Defne'm.  Zaten hiç ayrılmıyor  babasının dibinden, içgüdüsel olarak ihtiyaç duyduğu o kadar açıkki tavırlarından... Kitaplar da yazılanlar hep gözlerimin önünde!
Bense onlar evdeyken çalışmakta zorlanıyorum, akşamı iple çekiyorum.

.

Defne'nin gelişmeleri, şirinlikleri ya da fotoğrafları... Hepsini yazıp-ekleyip bu bloğu renklendireceğim. Ne zaman bulurum fırsat bilmem ama sevincimi de paylaşacağım bloğumda:) ergenlik dönemimdeki günlüklerime yaptığım (sadece üzgünken ya da öfkeliyken yazardım;)) muameleyi yapmam buraya.

.

Sevgiler hepinize, mutlulukla!

...

Sabah kavuşuyorum kızıma ve sevdiceğime...
Heyecandan deli gibi ev işi yapıyorum hem de saatlerdir, öyle diyeyim. Gören de 'ne hamarat' der ama tembel ruhum kılık değiştiriyor halbuki. Heyecanlıysam ya da düşünceliysem ben işe veririm kendimi:) Zaten başka türlü geçmezdi akşam! 'Zaman' o kadar yavaş geçiyor ki. 20 gün! Dile kolay.

.

Babası ile birlikte bekliyordu beni. Ama zamanlama nedeniyle ben gidemedim. Halbuki hep 'babanla birlikte gelip seni alacağız' diyordum. Beni görmeyince çok ağlamış.  Bunu duyduğumdan beri içim sızlıyor. Bilmeseydim keşke. Ve tabi tutamayacağım bi söz vermeseydim keşke. Sabah olsun öpüp öpüp bitireceğim...

Cuma, Temmuz 22, 2011

Geçen Yaz Bu Zamanlar Defnece:)

Hem hepimizi buharlatacak kadar güçlü  sıcak hem ben deli gibi özlemişken kızımı ve de tatlı sevgilimi... İnanmazsınız bugüne kadar tatil havasına girmişliğim yok. Hani canlarım geldikten sonra gideriz bi yerlere ama gideyim bi ciciler alayım kendime de, yer bakayım... ııh! Hiç havaya giremedim bu yaz. 'Bir arada olalım' başka birşey istemiyorum deyip durdum.

Ama merak etmeyin çünkü bugün  kendime geldim ! Zaten içteniçe biliyorum bişeyler yaparız biz, sevgilim ister mutlaka  gidelim bir yerlere diye.. Gideriz gitmesine de havaya girmek de önemli değil mi ama...
GEÇEN YAZ Kaş'ta, AŞKLARIM.  Ece Defne 9 AYLIKTI:)

   Neyse işte, şu an gayet havamdayım! yakın ama romantik bir yerlere gidelim istiyorum, Sıcacık denizi, incecik kumu olan...  Bunu da sırf Defnenin denizde ki ya da dalgada ki tatlı hallerine, kumda ki bitmek bilmez enerjisine sevgiliyle tanık olalım diye... Yoksa bişeyleri kaçırırmışım  gibi hissettim bugün.

Hadi geçen yaz minikti çok bi zorluğu yoktu ama şimdi 22. ayın içinde Ece Defne ve inanılmaz hareketli olduğu için tatilde başedemeyeceğimi düşünüyordum. Açıkçası güvenmiyordum kendime. Ama o kadar özledim ki her türlü zorluğuyla başedebilirim gibi geliyor! 
 küçük çakıllarım:) bu fotoğraf da geçen yazdan.
 Şimdi yer beğenmeye çalışıyorum. Yıllarca bayıla bayıla gidip ezberinden her seferinde keyf aldığımız, sonra geçen yaz da  EceDefneyle de gittiğimiz Kaş; Defnenin hareketliliğine pek uygun değil gibi... Aklımda Asos, Bozcaada ve Gökçeada var şimdi. Defne'ye hamile olduğumda gitmiştik Bozcaada'ya  ve çok sevmiştik. Ama denizi soğuktu onun da... başka bir yer de gelmiyor aklıma... 

Başka neresi olabilir sizce? Var mı İstanbul'a yakın bildiğiniz sıcak bir yer??

Çarşamba, Temmuz 20, 2011

Bitebilir bu ay, İzin Veriyorum:)

Sahilde balık ekmek yemek koyu sohbet eşliğinde; dinlendim azıcık terapi gibi oldu sanki; dalga sesleri, deniz kokusu!  ne trafiği ne gün içinde ki ayarı bozuk sıcağı... uçtu gitti! hepsi uçtu gitti de kızımı özledikçe özlüyorum! Fotoğraflarına videolarına bakıp evin içinde kahkaha atıp ya da 'annesinin kuzusu' diye konuşup duruyorum.  Tek çaresi kucak kucak sarmalamak! Başka yok ilaç:)

Hele beynimde dönüp duran o telefonda ki öpücük sesi. Çalışırken en iyi ara sesini duymak oluyor ki onunla konuşmak zaten çok sevimli ama ben özellikle 'sesini, ses tonunu' çok seviyorum. Defne'de özlemiş beni belli ki, telefonu öpüyormuş benle  konuştukça!
'anlat bebeğim, çok özledim sesini dedikçe'  hem anlatıyor dolu dolu birşeyler hem de dizinde ki yarayı gösteriyormuş:)
.

O kadar merak ediyorum ki, anlata anlata bitiremiyor annemle anneannem;  kilo almış azıcık, boyu uzamış, güneş ve deniz yaramış tatlıma... dillenmiş daha da. Söyleyebildiği belirgin kelimeler artmış.
Gezmeden, parka denize gitmeden durmuyormuş (onu iyi biliyorum zaten:)) burda da bahçeyi bırakıp çıkmıyordu eve, denizi mi bırakacak:)
.

Şimdi ben her nekadar yorulsam da miniklerin tercihlerinden, gene de Lys tercihleri de bir an önce başlayabilir diyorum. Başlasın ki nasıl akşam oldu anlamayayım. Şip şak kavuşayım tontinime ve sevgilime. evet evet gelsin artık 25 temmuz da bitsin şu ay...

Pazar, Temmuz 17, 2011

Larry Crowne ve MİM!



Dün akşam bi arkadaşımla gittik bu filme.  Film öncesi lafladık, Defne'ye olan özlemimi hafifletebilmek için ona ciciler aldım... İyi ki de gitmişiz diyebiliyorum yani.
Kabul ediyorum izlemesi keyifliydi, zararsız bir filmdi. Yani sinir bozucu bir tarafı yoktu.
Ama İkilinin uyumsuzluğundan anlamıştım sevmeyeceğimi . Filmin konusuna ve filmde ki gelişmelere baktıkça  'ben anlamıştım zaten' diye mırıldanıp durdum hep.
 Larry Crowne nin kariyer sorunuyla başladı film. Depresif öğretmeniyle arasında ki zorlama bir  aşkla son buldu. Kariyere ne oldu? Belli değil. 

 İyi bir konu ve birbirinden farklı özellikteki sağlam karakterleri olan filmi zorrla romantik komedi kalıbına sıkıştırmaya çalışırlarsa böyle olur tabi. Aslında iyi bir film çıkardı ama çıkamamış. 

Filmin sonunda şaşkın bi halde birbirimize bakakaldık arkadaşla  'ne yani bitti mi? böyle mi?' 
.

Ve bir de Ratatoule MİMlemiş. Teşekkür ederek hemen yanıtlıyorum Mimimi:)

Evde yangın çıksa, evden sadece tek bir esya, nesne cıkarmanız gerekirse bu ne olur ?


hımm düşünüyorum... tabi ki de kızıma bakabilmem ve bir süre barınabilmemiz için kredi kartlarımın ve arabamın anahtarının da ruhsatının da içinde bulunduğu ÇANTA olurdu:))

Cumartesi, Temmuz 16, 2011

Şöyle pat diye gitsem Venediğe, Floransa'ya... Prag'da olur... Sırf canım istedi diye!

Bakıyorum yurtdışı gezileri turları ile ilgili yazılara, fotoğraflara derin bir iç geçirerek. Öyle güzel anlatılıyorki bloglarda, face'de... Öyle keyif alıyorum ki okurken, o şehirlerin kokusunu bile duyuyorum sanki.
Geçen izin günümde çantamı toplayıp havuza gitmiştim.Tüm gün şezlong keyfi yapıp elimde ki kitabı bitirme kararı alarak. Kitapta ki en sevdiğim karakter bile  günlük yaşamının karmaşasına aldırmadan pat diye Amerikaya gidiyordu mesela! bi an durup düşündüm tabi aslında neden olmasın?  neden pat diye bi haftasonu başka bir ülkeye gidemeyeyim?  Pili bitmek üzere olan telefonumu aldım elime aradım sevgilimi.
- Amerika'ya gidelim mi?

Sevgilimin yaptığı realist açıklama ile bir uf puf moduna geçtim. Telefonun pili de tam yerinde bitmişti ki buna hiç üzülmemiştim!

Ben sevgilimin realist açıklamasıyla kendime gelmedim! Realist değilim ki ben. Halbuki haklıydı ama bence  2012'ye daha çoook var. Ben ki, durumları kendimize göre uydurabileceğimize hala inanıyorum:))

Aniden karar verip değişik ülkelere gidebilmek en önemlisi de bunun için 'zaman' sorunu yaşamamak... Hayranlık uyandıran bir yaşam tarzı...

Taktım ben bu aralar bu konuya, yalnızım ya bu yüzdendir belki! Gidesim var ;  hiç görmediğim yerleri görüp zamanı durdurayım istiyorum.
Bloglarda ki güzel ve içten yazıları okudukça içim daha bi kıpır kıpır ediyor:) Biliyorum bi aralık bulacakmışım gibi doğuyor içime:))

Cuma, Temmuz 15, 2011

...

Bugün yine duydum tatlı sesini ama bu defa elinde tarihle! Az kalmış, yollara düşecekmiş sevgilim... Gelsin de bize de yaz gelsin artık, ruhumuza! güneş, aydınlık, kahkaha...

Hem minik kızı da çok özledi onu! 'baba' diye her fırsatta sayıklamaya başladı bile! Tabi bu hem çok tatlı hem de içimde ki kurtçukları didikleyen bişey...
(sahilde, parkta...)Bi çocuk babasına seslense  bizimki de dönüp  'babaaa' diye bağırıyor:) İçimde biryerleri acıtsa da bu çok deşmiyorum ve kikirdiyoruz daha çok! Artık o kadar belirgin ki iç güdüsel olarak babasnın varlığa ihtiyaç duymaya başladı... Bu da beni telaşlandırdı açıkçası. Bu kışı da ayrı geçireceğiz zira...

prf.Keskin,  babanın uzakta olmasının 0-3 yaş aralığında sorun olmayacağını söylemişti ama 3 yaşından sonra babanın varlığının son derece önemli olduğunu da eklemişti. Bu açıklamasıdır zaten içimi rahatlatan ama, şimdi diyorum kendi kendime  'ya bizim kız için sorun olursa baksana şimdiden 21 aylıkken başladı baba baba diye... mesela baba kız yürüyen mincoları da parmağıyla göstermesi var ki hiç girmiyorum oralara.
.
Gelsin de canım sevgili, baba-kız doysunlar birbirlerine.
ben de ikisine  de kavuşayım... çok az kaldı!
.
Çalışmak iyi geliyor bana. Bu kadar sıcakta çoğu an buharlaşmak üzere buluyorum kendimi ama olsun. İyi geliyor.  İş dışında vaktimi iyi geçirmeye çalışıyorum. bol bol film izliyorum! Çok iyi geliyor.

Perşembe, Temmuz 14, 2011

Bu kadar özlem doluyken yalnızlığın tadı çıkmaz tabi!

yolda düşünüyorum, ne yapsam şimdi diye? Sinemaya mı gitsem, evde pc den film mi izlesem, yoksa iş çıkışı psikolojisine hiç yüz vermeden spora mı gitsem? ki yoga yapmak gibi geliyor ruhuma.
ama yok farkettimki asıl iyi gelecek şey dost sohbeti. Arkadaş. Yani yalnızlığa iyi gelen tek şey. Yokluyorum etrafımı, dostlarımı. ve uzak mesafelere takılıyoruz. gönlümüz hep bir ama ah işte...bilen bilir.

Şimdi yalnızım birsüre. Çok değil neyse ki ama insan çok özlüyormuş yavrusunu. Yavru ise annanesiyle köyde tatil yapıyor:) pıtır pıtır dolaşıyor sahillerde. Sevgilim uzaktaydı zaten alışıktım ama bu defa tatlı kızım da uzakta. ilk kez ayrı kalıyoruz ve tabi hiç kolay olmadı tontinimi bırakıp gelmek, uyuyordu bi de. Öp öp bitiremedim, ayrılamadım bir türlü yanından...
sırf kendim için de kıyamadım, ki İstanbulun yazı hiçç çekilmez dedim tek başıma geldim  İstanbul'a.

Ben şimdi 'tercihler' arasında kaybolurken diğer yandan elimde takvim kaçma planları yapıyorum, köye!:)

.
Aslında yazmak istediğim şey ( kaç günden beri hemde) şu ki;  halbuki hep isterdim ki hayatımın bir döneminde yalnız yaşayayım. Tabi ben biraz uzun sayılabilecek bir zamanı kastetmiştim, böylesini değil;) Çocuk yok koca yok arkadaş yok! Hem bu kısa bir dönem ama gene de yalnız kalmanın tadının çıkarılabileceği bir süre. yazının gelişinden anlayacağınız üzere pek çıkaramıyorum tadını. Çünkü daha çok özlem dolu içim. Bundan başka bir şeye odaklanamıyorum. 
Demekki neymiş;  herşey tam olacak, sevdiklerin sevmediklerin yanında olacak, yalnız kalma hakkını istersen kullanacaksın mecburiyetten değil!
Tadını çıkaramadığım ama aslında çok istediğim bu süreç 'yanlış zamanlamanın' ta kendisi oldu !

Aman be evren, ne istesek veriyorsun da bi de şu zamanlamaya dikkat etsen daha da güzel olacak! neyse zaten epey olmuştu bu isteğimden vazgeçeli...
.

Bu fotoğraf da eski biraz, bizim evde ördek maceramızdan. Çok kısa bir maceraydı elbette, baktım baş edilebilir gibi değildi ve tüm kararlılığımla isteyen birine verdim. Hem de 'bak geri getirirseniz üzülürüm ha' diyerek:)  Ama benim minnoşum çoook seviyor hayvanları!!!

.

Öpücük.