Salı, Mart 13, 2012

Elinde Mikrafon Dilinde Ben...:)

Akşamları iple çekiyoruz, ikimizde... Sabahları ise  severken onu uyanacak diye aklım çıkıyor...
Zira 'anne ise ditmee' diye ağlarken döktüğü göz yaşı  üzmeye yetiyor  beni...


Akşamları bana kapıyı açması, bir an bile olsa bırakmayışı...
' gel anne benim odamda...' diye küçük parmağımdan tutup  çekiştirmesi...
Çoğu kez Defnenin odasında akşam yemeğimi yiyişim...
Gayet açıklayıcı aslında...
Bu sebeble sadece bir gün olan izin günümde  çok verimli çok huzurlu çok mutlu saatlerimiz olsun istiyorum...
Neyseki dün de fena geçmedi...

Kuzenleriyle birlikteydi ve dün unuttuğum bir şeyi hatırladım:
Defneye karaoke almalıyım;) 

Tüm gün elinde mikrofonla  pepenin 'annem'  şarkısını söyleyip
romantizm yaşamak ne mutlu:)


Çarşamba, Mart 07, 2012

Sınanma 2...

İlk ayrılışımız da dibe vuruyorum. Ve bunu mincoya  çaktırmamaya çalışan bir gereksiz bir ifadeyle, hiç makyajsız soluk bir yüzle, nasıl beceriyorsam full negatif bir hal, ideal- örnek bir depresyon...


Sonra toparlıyorum kendimi ve bir süre pek dayanıklı oluyorum,  çocukla çocuk olarak full neşeli, iş yerinde çalışkan arı, ve olağan buluyorum herşeyi...  yaklaşık üç hafta böyle gidiyor. (MESELA ŞU SIRALAR BU EVREDEYİM;)

Ne oluyorsa bir an da büyü bozuluyor ve  dank ediyor bana. 
Bir şarkı sözü, boş bir yastık, yalnız gidilen bir davet, süper mutlu aile tabloları, ... Herhangi biri olabilir yani... tehlikeli işte, her an çıkabilir karşına, düşündürebilir, hatırlatabilir... kurulmuş saatin o iğrenç sesi gibi bir ses beynimde başlar  çalmaya... 


Sonrasında da dişimi biraz daha sıkıp kavuşurum sevgilime... 
bu döngü hep böyle, hem de  her seferinde...

***


Gene böyle bir dank edişte pek güzel bir karar almıştım, önceden. 
''Sevgili gelemezse ben giderim'' diyordum. En emin tavrımla. 
Hala da öyle diyorum ( Bi bakmışın yanındayız;)
Ama emin tavrımdan pek eser kalmamış gibi. 
Sesim biraz kısık çıkıyor sanki. Daha çok gevelemeyle söyleyip 'neyse bakalım...'  diye konuyu kapatırken yakalıyorum kendimi!  
Sevgilinin yanına gitmek mi, yoksa burada kalıp düzeni sürdürmek mi... 


***
Önce büyük taşlar konur  kaba, ben de önce en önemli taşı koymak istiyorum. Defneyi babası ile temelli kavuşturmak istiyorum artık. (ve kendimi de)
Ama tam da bu nokta da diğer ayrıntılara takılıyorum ( benim işim ya da  defnenin kreşi...) 
Yapmaktan en korktuğum şeyi yapıyorum.
Ayrıntılarda boğuluyorum.Bu ara.


Pazartesi, Mart 05, 2012

Sınanma...


Bu sene 'kavuşma' olsun dedikçe başka başka soru işaretleri beliriyor.

Bir yanda artık birarada olma özlemi giderek kendini gösterirken , diğer yanda iş- güç- kariyer- para... sabır... bekleyiş... özleyiş... de artıyor...

Tanrının  sınaması bu olsa gerek!


fotoğrafla geçen yazdan... Defne'm 22 aylıktı sanırım...

Cuma, Mart 02, 2012

Büyüdü mü Ne?

 İşte böylesi bir fotoğrafta görüyorum aslında nasıl da büyüdüğünü...
yoksa yanında kucağında bildiğin bebek:)) sanki büyüme hormonu yok sanırsın...
*

Sevgili burdayken tuttu kızının elinden bi etkinliğe götürdü...
Eğlencesi keyfi babaya (çünkü ben işteydim gene),  fotoğraflara bakıp bakıp düşünmek de bana düştü elbet..
Kısa bir süre sora Onun da kreşe, okula gideceğini düşünmek, yılların nasıl hızlı geçeceğini farketmek, üniversitesi sonra mesleği....
Bilirsiniz telaş korku, heyecan... Karmakarışık oldum. Her anne gibi karışmaya müsait olan yapımla..

Hayır sanki anaokuluna gönderir göndermez çocuk büyüyecek ...  'göndermeyeyim en iyisi' bile dedim kendi kendime...
3 yaşına kadar ufak ufak alışsam iyi olacak... ya da 4 mü desem?

Zulu Pembedir Pemmbe...

Aslında gözü yaşlı çocuk resimleri sevmem pek, içimi acıtıyor sanki.
Gerçekten bak .. . mesela bu fotoğrafı  çok sevmekle beraber,  onu üzgün gördüğümden olsa gerek  çok da rahatsız ediyor beni...
İlginçtir siyah beyaz efekt de sevmem çocuk fotoğraflarında ...  Ara sıra kullanmışımdır mutlaka  ama  yakıştıramam hiç ...  renkli olacak ...

Neyse işte...

Sevgili burdayken hayvanat bahçesine götürmüştük Ece Defneyi. Hem güzeldi hem değildi. Hayvanat bahçelerini sevmediğimi bir kez daha görmüş oldum. Orda ki hayvanların çoktan körelmiş olan  içgülerini görmek yeterince rahatsız ediciydi.
Zürafanın pembe olmaması ise Defne için  büyük bir hayal kırklığıydı:)
- Anne;  Zulu pemmbe pemmbe!  diye uyardı  beni ...
  En son lise ikideyken bu  keyfi yaşamıştım... 
Yıllar sonra aynı keyfi kızımla yaşamak sürpriz oldu benim için:))